Ana içeriğe atla

Gaziantepspor 1-3 Fenerbahçe / STSL 2. Hafta


Geçen hafta oynanılan Orduspor maçını malesef İzmir seyahati yüzünden izleyememiştim. Maçın daha sonra tamamını izleme fırsatı buldum. Çok fazla da takımı iyi bulduğumu söyleyemem. Hazırlık maçlarında ki futbolun biraz gerisinde kalan futbol vardı. Fakat, her zaman ki gibi kazanan Fenerbahçe oldu. Özellikle, Ziegler’i çok beğendim. Orduspor karşısında iyi futbol ortaya koydu. Santos’un rahat ve vurdumduymaz tavrından çok farklı bir futbolcu tipi. Disiplinli ve oyun anlayışının dışına çıkmayan bir yapısı var. Hücum yönü de bir hayli kuvvetli. Bienvenu ise, yavaş yavaş form yakalayabilecek, kuvvetli ve hızlı bir izlenim bıraktı.
Gelelim bu akşam Gaziantepspor karşısında ki Fenerbahçe takımına. Kadro olarak önemli eksiklerle Antep deplasmanına gidildi. Gökhan Gönül için yanlış teşhis konulması ve sonrasında ortaya çıkması komedisi bir yana, Emre’nin, Orhan’ın, Serdar’ın sakatlıkları Antep deplasmanı için sıkıntı yaratabilecek eksikliklerdi. Özellikle, defans hattı için Gökhan, Serdar ve Orhan’ın aynı anda sakatlık yaşaması büyük bir handikaptı. Ziegler, Bekir, Yobo ve Bilica’dan kurulu bir defans olacaktı. Bu başlı başına bir riskti. Geldiği günden bu güne Bilica’nın bu formayı hak etmediğini düşünürüm. Kişiliği adına söyleyebilecek bir şeyim yok! Söylemek de haddim değil. Fakat, futbolu olsun özellikle savunmadaki duruşu ve dengesizlikleri bu formayı giyememesini düşünmemde en büyük etken. Antep karşısında da defansın en kötü ismiydi. Cenk Tosun ve Wagner karşısında zorlandı. Defans’tan top çıkartmaya çalışmalarını saymıyorum bile. Yobo ise, “üzüm üzüme baka baka kararır” atasözünü doğrular nitelikteydi. Tabi ki bunu süreklilik haline getirmedi. Fakat, zaman zaman bu izlenimi verdi. Hele ki dışarı çıkması iki gün sürecek topa duvar örmesi de  bu çekincemi kanıtlar nitelikteydi. Tandem bana göre kurulacaksa sakatlığı geçtiği zaman bir daha sakatlanmamasını ümit ederek, Yobo-Serdar ikilisinden oluşmalı. Bilica 34 maç oynasa taş çatlasa 5-6 maç “iyi” maç çıkartır. Sadece “iyi” maç! Ziegler ise, Santos’un boşluğunda alınabilecek ve uygun fiyatta bir oyuncu olduğunu gösteriyor. O’nun sorunu da daha tam takım arkadaşlarına alışamamış olması. Bunu da idmanlar ve maçlarla kapatarak aşacaktır. Özellikle, Caner ile uyumsuzlukları gözle görülür şekildeydi. İleri çıkışları ve savunması gayet iyiydi. Bekir’e gelecek olursak, Olcan karşısında fazlasıyla zorlandı. Mehmet’in sakatlanarak oyundan çıkması ve Uğur’un oraya gelmesi de savunmasını zorlaştırdı. İvan de Souza ve Olcan ikilisi Bekir’in kanatında çok fazla zorlayıcı oldular. Fakat, Bekir yine de rakipleri karşısında ayakta durmasını bildi. Yalnız, Gökhan’ın sağlıklı olduğu bir takımda ancak tandem de forma şansı bulabilir. Sağ kanat için Gökhan’ın yerine başka birini düşünemiyorum. Genel olarak defansı çok iyi bulmadığı söyleyebilirim. Bunu daha yeni yeni birlikte oynadıklarını düşünerek hafifletebilir ve göz ardı edebiliriz.
Orta alanda Baroni ilk yarı gayet iyi ve aktif bir görüntü çizdi. Özellikle, Alex ile ileri çıkış uyumları ve savunması gayet iyiydi. Fakat, ikinci yarı biraz geri planda kaldı. Yalnız şunu da söylemeliyim, geldiği günden bu güne çok büyük yol katetti. Selçuk, Emre’nin yokluğunda orta alanda ki pas trafiğini üstlenince ben eyvah diyorum. Bu işi Baroni’nin yapması daha mantıklı olur gibi geliyor. Selçuk’un rakip oyuncuya yapışması daha bir faydalı gibi geliyor. O’da Baroni gibi Orhan ve Wagner karşısında iyi oynadı. Mehmet Topuz’un sakatlığında oyuna giren Uğur Boral, hiç beklemediğim bir tercihti. Fakat, defansif özelliği biraz daha iyi olan Uğur tercihi, İvan ve Olcan karşısında işe yarayabilirdi. Ama, defansif anlamda Uğur’un Bekir’e çok fazla yardım edemediğini düşünüyorum. Hücum yönü açısından da Mehmet’in yokluğunda sol kanat oyuncusu olmasına rağmen iyi işler çıkarttı. Caner konusuna gelecek olursak, bir maç “vay be ne top oynadı!” diyebiliyoruz. Yalnız bu karşılaşmada bana göre Fenerbahçe’nin iyileri arasında değildi. Özellikle, Ziegler ile uyumsuzluğu çok fazlaydı. Bir tane çizgiye inip tam bir orta yapmadı. Sürekli içeri girmeye çalıştı. Bunda da başarılı olmadığını düşünüyorum.
Alex’e gelecek olursak… Kaptan yine formunun zirvesinde bir maç çıkarttı. Orta alana yardım, oyunu okuyuşu ve yönetimi yerindeydi. Attığı ikinci gol gerçekten de o’nun ayarında bir futbolcunun işiydi. İlk yarıda Semih’i ikinci yarıda Bienvenu’ye gol fırsatları yarattı. Yapabileceği her şeyi yaptı. Kaçırdığı penaltı ise, nazar boncuğu olsun. Semih ise, benim kişisel düşünceme göre ilk 11 çıktığı karşılaşmada çok faydalı olamıyor. Daha çok yorulan defansın üzerine sürülebilecek bir golcü olarak düşünüyorum. Sonradan oyuna girdiğinde çok daha faydalı olduğunu hem oyunuyla hem de istatistiklerle göstermişti. Dany karşısında fazlasıyla zorlandı. Hatta yok olup gitti. Hem fiziksel hem de çabukluluk konusunda rakibi karşısında fazlasıyla zorlandı. Bienvenu ise, fiziki açıdan Semih’ten çok daha kuvvetli. Oyuna girdikten sonra Dany ile baş eden ve rakibine zor anlar yaşatan Bienvenu, Ziegler’in yaptığı güzel ortaya teşekkür edercesine güzel bir kafa golü attı.
Takımı genel olarak değerlendirecek olursak, takım ruhu ile kazanılmış bir karşılaşma olduğunu düşünüyorum. Bireysel olarak değil de daha çok takım ruhunu sahaya yansıtarak kazandığımızı söyleyebilirim. Özellikle, son dönemde yaşananlardan sonra bu olgu üzerine katılarak devam ediyor. Eğer, bu şekilde devam edilirse ciddi anlamda rakiplerimiz karşısında avantaj yakalayabiliriz. Eksikleri de düşündüğümüz zaman “altın” çıkarttığımız ve hakettiğimiz bir galibiyet aldık. Gaziantepspor’u biraz daha iyi ve diri beklerken onlar da tam olarak futbollarını sahaya yansıtamadılar. Özellikle, Cenk’in ve Wagner’in yakaladığı fırsatlarda kalecimiz Volkan’ı geçemediler. Maç içerisinde yaşanılan her iki takım için de verilmeyen penaltılar dışında çok da tempolu bir karşılaşma olmadı. Bienvenu’nun pozisyonu için ise, dengesiz gelen Dany rakibi net bir şekilde düşürdü. Bunun oluru da penaltıydı. Tabi ki farklı düşünceler olabilir. Yalnız pozisyonun tekrarına baktığımızda Dany’nin kontrolsüz gelişi Bienvenu’yu düşüreceğinin habercisiydi.
Fenerbahçe bugün aldığı galibiyetle üst üste 10. deplasman galibiyetini alarak, bu katagori için rekor sahibi oldu. Son oynadığı lig maçlarında ise, 19′da 18 yapmış oldu. Yaşananlara ve söylentilere inat, Fenerbahçe formasının hakkını verenler sahada en güzel cevabı vermeye devam ediyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf