Ana içeriğe atla

10. Hafta | Bursaspor - Fenerbahçe | 1-1


Lokomotif, Dynamo ve Beşiktaş deplasmanlarını tamamlayan Fenerbahçe bir zorlu deplasmanı daha geride bıraktı.

Bursaspor karşısında iyi futbol göremesek de kaybetmemek önemliydi. Rakibini iyi analiz etmiş ve fazla seçenek sunmayan bir Bursaspor takımına karşı eldeki malzeme ile alınan bir puan fena değil. Maça çıkabilecek en ideal kadrolardan biri ile Bursaspor karşısına çıktık. Fakat, her şey beklenilen aksine gerçekleşti. Şenol Güneş dersine iyi çalışmış ve Fenerbahçe orta sahasındaki oyun anlayışını fazlasıyla zora sokabilecek hamleleri futbolcularına iyi çalıştırmıştı. Özellikle; Diego üzerindeki baskı ile rakibini resmen yıprattı. Diego'nun yıprandığı zaman zaman dayak yediği bir oyun anlayışı ile ilerde Emenike'nin daha pasif bırakılması ve kanatlardan Gökhan ve Caner'in çıkışlarını engelleyebilecek tüm hamleleri futbolcularının yapmasını sağlamıştı.

Caner'in gördüğü gereksiz sarı kart sonrası oyun içerisindeki agresif futbol anlayışı ikinci sarı kartı görebilmesi için sinyaller verirken; İsmail Kartal tarafından Hasan Ali ile değişmesine neden oldu. Oyuncu değişikliği bana göre yerinde bir karardı. Fakat, Aleks Taşçıoğlu'nun 2 metre ötesindeki ve Volkan'ın auta gidecek topu taca çevirmesini göremeyecek kadar kör olması; süreci pusuda yatan çakal sürülerinin Caner - İsmail Kartal anlaşmazlığına veya takım içerisindeki kaos ortamı yaratma çabasına sürüklemeye yetti. Caner zaten maç sonrası yaptığı açıklamada "özür" dilerken bile Ligtv yorumcusu Tümer Metin hala bir şeylerin altını kazıması Fenerbahçe takımı üzerindeki baskının sadece sahadaki futbola olmadığının ispatıydı.

Genel olarak Fenerbahçe'nin Bursaspor karşısında "şu" futbolcusu ön plana çıktı demek mümkün değil. Defansif anlamda ve hücumsal yönden vasat bile olmayan bir futbol içerisinde bulunan karambol bir gol ile alınan bir puana tebessüm etmekten başka çare yok. Emenike'nin vurdum duymaz tavırları, Kuyt'ın sağ kanatta Aziz karşısında kayboluşu, Bekir'in saç baş yolduran müdahaleleri, Kadlec ve Hasan Ali'nin çizgiden çıkardıkları pozisyonlar ve sosyal medya üzerinden İsmail Kartal'a güvenen ve güvenmeyenler olarak bölünüşleri bir kenara bırakarak; takıma güven duymak ve sahip çıkmaktan başka çaremiz yok.

Çok çok iyi futbol oynanmayabilir. Dizilişler, oyun anlayışları, futbolcu tercihleri vb. nedenlerden dolayı takım üzerine kara bulutları yönlendirmek yerine; takım üzerindeki kara bulutları dağıtma görevi üstlenmek çok daha mantıklı tercih olacaktır. Ligde ilk yarının bitimine 7 hafta kaldı. Fenerbahçe'nin sadece; Balıkesirspor, Erciyesspor ve Kasımpaşa deplasmanları kaldı. Geri kalan bu 7 haftada maksimum puanların toplanacağı inancını taşımaktayım.

Fikstür bizden yana biz de Fenerbahçe'den yana olalım; sonu Şampiyonluk olsun!..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf