Ana içeriğe atla

29. Hafta | Fenerbahçe - Medical Park Antalyaspor | 4-1


13 Nisan 2014… Fenerbahçe Spor Kulübü için; ayrı bir parantez açılacak ve unutulmayacak bir gün oldu. Özellikle; “spor kulübüyüz” kavramının dolu dolu yaşandığı bir gün oldu. Masa tenisi, kadın basketbol, kadın voleybol, erkek voleybol, erkek basketbol ve futbol şubelerinin maçlarıyla yaşanılan bir gün geride kalmış oldu. Futbol takımı şampiyonluğa sadece 3 puan geride olmasına rağmen; buna sevinemeyip, diğer branşlarda yaşanılan üzüntüler iz bırakandı. 

Futbol takımının almış olduğu 4-1’lik galibiyet biraz olsun sevinç ve mutluluk yarattı. Önemli eksiklerden bahsedilen bir haftada bu eksiklerin yerine forma şansı bulan isimlerin; mental ve fiziksel açıdan ne kadar hazır olduklarını görmek de mutluluğu arttırdı. Kadlec, M.Topuz, Selçuk Şahin ve Salih’in ne kadar hazır ve şampiyonluk yürüyüşünde katkılarını görme fırsatı bulduk. Maçın genelinde sıklıkla uyutan bir futbol oynansa da yakalanılan fırsatları bu sefer değerlendirmesini bildik. Özellikle, Kadlec’in Caner gibi performansı üst seviyede bir ismin gerisinde kalıyor olması ve yabancı kontenjanına takılıyor olması üzerine bu kadar hazır durumda olması da profesyonel açıdan tebrik edilesi bir durumdu.

Sahada forma giyen her ismin ortaya koyduğu mücadeleci durumları ve istekleri gözle görünüyordu. Çok aman aman bir futbol ortaya konulmasa da maçın bir diğer sevindirici kısmı da A2 takımından 3 tane pırıl pırıl genç yeteneğin kadroda olmasıydı. İbrahim Serdar’ın maçın son bölümünde forma şansı bulması hem kendisi adına hem de taraftarlar adına maçın en güzel dakikalarıydı. Bir başka nokta ise; Kuyt’ın geldiği günden beri ortaya koyduğu profesyonelliği ve terinin son damlasına kadar mücadele ediyor olması dün akşam en üst seviyeye ulaştı. Tekmeye kafa sokmayan, tekmeye kafa atan bir futbolcudan bahsediyoruz. Pas, gol, asist vb… durumları bir kenara bırakırsak; forması için elinden geleni değil elinden gelenin fazlasını veren isimlere çok daha büyük ihtiyaç olduğunu tekrar görmüş olduk.

Sow’a bu kadar desteğin ve sevginin olduğu bu dönemde Kuyt’ın, Caner’in, Topal’ın, Webo’nun, Salih’in ve hatta İbrahim Serdar’ın da bu destek ve sevgiyi görmesini bekleyenlerdenim. Tüm futbolculara aynı mesafede ve ölçüde olunması gerektiğini savunanlardanım. Bu durum kimilerine göre ters gelebilir. Fakat, ben bu düşünceyi taşımaktayım. Takım olma olgusunu fazlasıyla taşıyan takımımızda bu denli aradan birkaç futbolcuyu ön planda tutmak negatif etkiler doğurabilir. Bu gibi durumlardan uzak durmak en mantıklı tercih olacaktır.

Sonuç olarak; şampiyonluğa bir adım kaldı. Ne kadar erken bu işi bitirebilirsek; kafalar o kadar rahat duruma gelecektir. Yaşanılanların üzerine “çatır çatır” alınan puanlar bir tarafa, şampiyonluk kupasının bu sene çok daha güzel yerlere gidecek olması da en büyük sevinçlerimizin başında geliyor. Mümtaz amcaya, Ali İsmail’e, Fatma abla’ya, Ahmet Atakan’a, Burak Yıldırım’a, Selçuk Yula’ya, Serkan Acar’a ve Yüksel başkana bu şampiyonluk armağan olsun… Onlara bu mutluluğu uzaklarda olsa da yaşatabilmek harika bir duygu.

Neticede futbol takımımız, sonuca ulaşmak için 5 şampiyonluk servisi kullanacak. Bunlardan ilkini değerlendirmek ve sevinci erken yaşamak için; önümüzde Beşiktaş maçımız var. İnşallah, iyi hazırlanıp, güzel bir sonuçla 20 Nisan Pazar akşamı bu sevinci yaşamak nasip olur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf