Ana içeriğe atla

STSL 2013-2014 Sezonu / Fenerbahçe Fikstürü Üzerine

2011 yılı dahil yaşanılan süreçler malum. Üzerine; Avrupa'da olamayacağımızı da hesaba katarsak, ilk yarı fikstürü istediğimiz düzeyde denilebilir. Futbolun varsayımlardan ibaret olmadığını bilsek de az çok herkes kendi puansal hesabını yapmaya başlamıştır. Ersun Yanal'da bu hesabı şimdi çıkartmıştır. Alınacak maksimum 51 puanın kaçını toplayabiliriz? Nasıl yaparız? Nerelerde puan dağıtma lüksü olabilir? Nerede kayıplar yaşanır? Vs...

Ligin ilk yarısında 9 maç evinde 8 maç deplasmanda oynayacak olan takımımız için Ts - Gs - Bjk maçları da evinde oynayacak olması avantaj olarak görülebilir. Bu görülen avantajı lehine çevirmek önemlidir. Baktığımız zaman; Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor, Antep, Sivas, Eskişehir ve Kayserispor gibi zorlu rakiplere karşı iç saha avantajını kullanılmalıdır. Bu 7 takımda bu lig için üst seviye takım statüsü içerisinde yer almaktadır. Ekstradan içerde Elazığspor ve Akhisar ile karşılaşılacak. Deplasmanda sıkıntı yaşatabilecek rakiplere bakacak olursak; Kasımpaşa, Gençlerbirliği ve Bursaspor şeklinde sıralayabilirim.

Lige iyi bir şekilde hazırlanmış ve süper kupayı moralli bir şekilde tamamlayan Fenerbahçe için ilk yarı fikstürü çok verimli bir şekilde geçebilir. Süper Kupa kazanımını katmamdaki amaç; ekstra moral kazanımı sayesinde ekstradan bir deplasmandan 3 puan ile dönmek olabilir. Bu durum; Konya maçıyla başlar ve form grafiğine doğrudan etki edebilir. Finali kaybetmek ve ilk maçı kaybetmek ne ifade eder? İlk maçı değil fakat finali kaybetmek benim için bir ölçüm teşkil edebilir. Ki kazanılmasından başka bir düşünce barındırmaz. Konya maçı dönüşü iki iç saha maçının üst üste gelmesi avantaj mıdır? Bir bakıma... Eskişehirspor ve Sivasspor gibi iki iyi rakibi üst üste karşılamak da futbolcu - hoca etkisini biraz daha sezonun genelinin nasıl geçebileceğine ipuçları barındırabilir.
Fenerbahçe Derbi Haftaları; 
7. Hafta: FENERBAHÇE- Trabzonspor
11. Hafta: FENERBAHÇE - Galatasaray
13. Hafta: FENERBAHÇE - Beşiktaş 
Avrupa Kupaları'nda olmayış, bizim için iki kulvara yönelik planlar içerisine girmemizi ve buna göre hamleler yapmamızı öngörmekte. Benim için; hiçbir önemi olmayan ve başkanın da "statü değişmezse; A2 takımıyla çıkarız" resti çektiği Türkiye Kupası için de çok fazla üstenilmemesini düşünmekteyim. Odaklanılması gereken asıl konu; 34 maçlık bir lig maratonu olmalıdır. Kupa mücadelesine yedek kadro ile çıkmak bizi en az çeyrek final kapısına kadar rahatlıkla taşıyabilir. Bu yüzden; Ersun Yanal'ın sezon başlangıç performansıyla direkt bağlantılı futbolcu performansını göz önüne almamız gereken bir sezon geçireceğiz.

Her zaman dediğim gibi; bir mağlubiyet/hüsran ile dağılmak bize yakışmaz. Ya hep birlikte tepeye çıkacağız veya hep birlikte dibe vuracağız. Yeni sezon öncesi umutlu fakat bir okadar da inişli-çıkışlı grafikleri göğüs gerebileceğimiz bir sezon olacağını düşünmekteyim. İyisiyle-kötüsüyle yeni sezon öncesi FENERBAHÇEMİZE başarılar diler ve tünelin ucunun kupaya uzandığı bir dönem olmasını temenni ederim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf