Ana içeriğe atla

Deportivo ve Türk Bayrağı

Cem Kırgız arkadaşımızın bloğun'da "Midas Futbol Sohbetleri" esnasında Deportivo'nun neden "Türk" olarak anıldığına dair bir sohbet geçerken, benim de bu konuda kulaktan dolma ve bilgiler ışığında nacizane fikirlerimi bloğa yazma isteği uyandı. Çoğu kişinin doğru/yanlış bildiği bir konu olması ve ilgi çekeceğini düşünmemden mütevellit biraz karalamak istedim. Eğer doğru bildiğimiz yanlış ise, düzeltmeler ve bilgilere açığım. Konumuz Deportivo'nun kale arkası tribünlerinde göz aşinalığı yapmış, hatta bir ara boydan boya açılmış "Türk Bayrağı". Neden açıyorlar, neden onlara "Türk" deniliyor. Ezeli rakipleri Celta Vigo ile atışmalarını az da olsa bloğumuz da yer vermek istedim.

Sürekli duyduğum, Celta Vigo'lular "El Turco" dediği için, Deportivo'luların bunu kabullenmesi yönündeydi. Turco demelerinin bir gerekçesi olmalıydı. Öyle, bir anda çıkan bir olay olmamalıydı. Biraz tarihi karıştırdığımızda da neden dediklerine kanaat getirebiliyoruz. Deportivo'lular bizleri kendilerine yakın görmüş ve bizlerden biri gibi haraket etmeyi öngörmüşler. 2011 itibariyle eskisi kadar da olmasa "Türk" gibi yaşayanlar var. Az da olsa, hala stadlarında "Türk" bayrağını açmayı eksik etmiyorlar. Gelelim, Deportivo'luların neden bizleri kendilerine bu kadar yakın hissettiklerine ve bayrağımızı neden stadlarında açtıklarına.

Bize olan sempatileri ve bayrak açma konuları; Bir Osmanlı sipahisi olan ve 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet ile Midilli’nin fethinde yanında olan “Barbaros Hayreddin Paşa’ya” kadar dayanır. Barbaros Hayreddin Paşa’nın Akdeniz’e hükmettiği zamanlarda ki zamanın en büyük Hristiyan devleti olarak gösterilen İspanya’da ki baskınlarla İspanyolları esir almakta ve İspanyollar’In işkence ettiği “Endülüsleri” katliamlardan kurtararak, Mağrip’e taşımasıyla başlar.

O dönemde Galicia’da yaşayanlar ise, Kaptan-ı Derya’mıza ve Türkler’e destek vermektedir. Bunun üzerine de Galicia bölgesine nefret besleyen Vigo’lular da La Coruna halkına “Türkler” demektedir. Bunun üzerine La Coruna halkı da Vigo’lulara Portekizliler’e yakınlığından dolayı “Hain” yakıştırması takmaktadır. Bundan mütevellittir ki her iki şehirde de hem Türk hem de Portekiz dernekleri bulunmaktadır. O zamandan bu yana kadar devam eden bu sempati sonrasında her Celta Vigo maçında tribünler de fazla sayıda Türk bayrağı görebiliriz. Celta'lılar Deportivo'lular için "Türkler Dışarı" diye tezahürat etseler de Deportivo'lular "En Büyük Türkiye" diye karşılık vermektedir. Ayrıca, Deportivo takımı Şampiyonlar Ligi'nde Panathinaikos’la oynadıkları karşılaşmada 20 metreyi bulan bir Türk bayrağı açmışlardır. Stadı neredeyse komple Türk bayraklarıyla donatmışlardır. Türk derneklerinden biri olan La Pasion Turca'nın kurucusu Ricardo verdiği bir röportaj da "Deportivo Kulübü var olduğu sürece Türk bayrağına sahip çıkacaklarını" belirtmiştir.

Eğer vakit bulabilirsem, Süryaniler'in takımı Assyriska hakkında da bir yazı paylaşacağım. İnşallah vakit bulur ve yazma imkanı bulabilirim. Onların hikayeleri de bir bu kadar ilgi çekici diye düşünüyorum. Umarım, keyifle okuduğunuz bir yazı yazmışımdır. Hepinize saygılarımı sunuyorum. Teşekkürler.

Önder Ayhan Pektaş

Yorumlar

Volkan Gökgöz dedi ki…
Ellerine sağlık kuzen. Assyriska yazını da bekliyorum. Kolay gelsin kardeşim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf