Ana içeriğe atla

2014 Dünya Kupası | Son 16 Değerlendirmesi


Bir hayli keyifli geçen son 16 maçlarını geride bıraktık. 8 karşılaşmada birbirinden keyifliydi. 5 karşılaşmanın uzatmalarda galibinin belirlendiği bir son 16 aşaması oldu. Özellikle; akılda kalan maçlar olması çok önemliydi. Eşleşmeler öncesi; şu takımın çok rahat bir şekilde tur atlayabileceğini düşündüğümüz takımların olmasının aksine şans tanımadığımız takımların favorilere kök söktürdüğü bir aşamayı geride bıraktık.

Çeyrek Final Eşleşmeleri;

Brezilya - Kolombiya
Fransa - Almanya
Hollanda - Kosta Rika
Arjantin - Belçika


Brezilya'nın Şili karşısında ortaya koyduğu zevksiz futbolu hep birlikte izledik. Daha çok topa sahip olmayı seven bunu en iyi şekilde yapan takımların başında gelen Brezilya'nın bu turnuvada nedense bu futbol anlayışının yerine rakibe top oynatmaya müsaade eden yapısıyla karşılaştık. Şili karşısında bu anlayışları kupaya veda etmelerine neden olacaktı. Aslına bakarsanız benim de tam istediğim buydu. Sürekli aynı takımların belli konumlara gelebildiği turnuvalar yerine; daha yeni ekiplerin sürprizler yapmasını bekleyip duruyorum. Şili'de bu sürprizi yapabilecek takımların başında geliyordu. Brezilya karşısında son anda Pinilla ile bu fırsatı/şansı yakalamalarına rağmen; penaltılar sonucunda rakibine elenmekten kurtulamadı.

Fransa, Nijerya karşısında bir çok fırsat yakalayıp değerlendiremedi. Nijerya'nın beklenin aksine ortaya koyduğu dirençli futbol bizlerin daha keyifli bir karşılaşma izlememize yardımcı oldu. Fransa karşısında almış oldukları 2-0'lık mağlubiyete rağmen rakibinden geri kalır bir futbol oynadıklarını söylemek haksızlık olur. Rakibinden daha fazla topa sahip oldukları, pas başarı oranlarının başa baş olduğu ve defansif anlamda iyi işler yapabildikleri bir mücadeleydi. Kaybetmelerindeki en belirgin durumlar ise; rakibinden 7-8 km daha az koşmaları ve hücumsal yönden pasif futbol ortaya koymaları sonlarını hazırladı. Çeyrek finale yükselme mücadelesi verirken; rakibiniz biraz olsun size şans tanıyorsa bu şansları değerlendirmek zorundasınız. Kazanmaları için; Fransa'dan 5-6 km daha fazla koşmaları gerekirken; onlar bunu yapmak yerine kupaya veda etmeyi tercih ettiler.

Kolombiya, Uruguay karşısında bana göre son 16 içerisinde en rahat galibiyet çıkartan takımdı. Suarez'in olsaydı işleri değiştirir miydi? Hayır. Kolombiya saat gibi işleyen bir takım görüntüsü içerisinde. Grup aşamasında her maçında bunu gösterdiler. Çizgileri düz bir şekilde gitmek yerine yükselerek devam ediyor. James Rodriguez'in kaptan köşkünde harikalar yarattığı sahaya çıkan her bir futbolcunun görevini en iyi şekilde yaptığı bir takımdan bahsediyoruz. Uruguay karşısında rakiplerine hiç şans tanımadılar. Rakibi karşısında işi sıkı tutarak; sonuca giden ve sonrasında rahat bir futbol ile üst turun keyfini çıkardılar. Takım halinde iyi savunma ve atak yapan bir takım oluşturulmuş olması işlerini daha da kolaylaştırıyor. Çıkan oyuncunun yerine giren ismin bile hazır bir durumda olması bunu gösteriyor. Brezilya karşısında bana göre şansları (şimdiye kadar oynanılan futbolları göz önünde bulundurursam) %51 seviyesinde.

Almanya, Cezayir karşısında ecel terleri döktü. Şampiyonluk parolası ile gelinen Brezilya'da bana göre işler pek de istedikleri gibi gitmiyor. Baktığımız zaman, Brezilya, Almanya, İspanya ve Arjantin gibi takımların çok fazla kendilerini zorlamadan da son 16 veya çeyrek final kapısına kadar gelebildiklerini görüyoruz. Fakat, zaman ilerledikçe bu durum terse dönmeye başladı. Sahada dinlenerek; rahat grup aşamalarını geçiren bu takımlar için işler daha da zorlaşıyor. Bunu bu turnuvada çok net bir şekilde gördük. Cezayir kalecisi Rais'in maçın adamı olarak damga vurduğu mücadelede uzatmalarda kazanan Almanlar oldu. Cezayir'in maç içerisinde tur atlama şansını hep birlikte gördük. Fakat, kadro kalitesi olgusu tekrardan ortaya çıktı. İkinci yarıda Götze - Schürrle değişikliği ile her şey değişti. Schürrle'nin daha akfit futbolu Cezayir için istenmedik durumlar oluşturdu. Yinede maçı 120. dakikaya kadar taşımasını bildiler. İlk uzatmanın başında Schürrle'den o golü yemeseler belki de tur için şanslarını biraz daha arttıracaklardı.

Hollanda, Meksika karşısında fazlasıyla zorlandı. Ecel terleri döktüğü mücadeleden son 3 dakikada bulduğu iki golle çeyrek final biletini cebine koydu. Turnuvaya damga vuran kalecilerden Ochoa karşısında bir hayli zorlandılar. İki takım için de ortada geçen mücadelede dos Santos ile öne geçen Meksika takımı ikinci golü bulup rahatlaması gerekirken; hakimiyeti rakibine kaptırma hatası yaptı. Turnuvada bana göre Hollanda'nın en iyisi olan Robben'in bir üst tur için katkısını gözardı etmemek lazım. Son dakikada aldığı penaltı ile Huntelaar'a al da at pası vermiş oldu. Aslında herkes İspanya maçında ortaya koydukları mücadele ve skor ile yarı finale kadar çok rahat gelebileceklerini düşünürken; o karşılaşmayla birlikte performanslarında düşüş olduğunu gördük. Şimdi karşılarında sürpriz Kosta Rika var. Meksika maçındaki gibi hataları tekrarlamaları başlarına büyük işler açabilir.

Kosta Rika, turnuvanın "harika çocuğu" olmaya devam ediyor. Kimsenin şans tanımadığı, Uruguay, İtalya ve İngiltere'nin bulunduğu gruptan mağlubiyet almadan lider çıktılar. Kaptan, Navas'ın kalede harikalar yarattığı ve Kolombiya takımının bir tık altında ortaya koydukları takım futboluyla turnuvaya şimdiden damga vurdular. Yunanistan karşısında ellerinden gelenin en iyisini sahaya yansıtarak bir üst tura çıkmayı başardılar. 1-0 önde oldukları karşılaşmada skoru koruma içgüdüsü ile az kalsın kupa dışında kalacaklardı. Yunanistan'ın son dakikalarda kurduğu baskıya fazla dayanamayarak; 90+'da kalelerinde gol gördüler. Penaltılara kadar taşıdıkları mücadelede Navas'ın "biz yolumuza devam ediyoruz" performansıyla büyük bir başarıya imza attılar. Hollanda karşısında ne yaparlar bilemiyoruz. Fakat, turnuvaya inanılmaz renk kattılar. Yarı final yapmaları beni şaşırtmaz.

Arjantin, İsviçre karşısında çekirge gibi zıplamaya devam etti. Messi'nin liderlik yaptığı takımda ortaya konulan futbol bana çok fazla tat vermedi. İsviçre'nin dirençleri futbolları karşısında bir türlü golü bulamadılar. Turnuvada istatistiksel açıdan üst seviyeye çıktıkları bir mücadele oldu. %61 ile topla oynama ve hücum yönünden rakibine çok üstün oynadıkları karşılaşmada bir üst tur biletini almasını bildiler. Di Maria'nın attığı gol ile bana göre çekirge bir kez daha zıpladı. Peki, İsviçre için rakibini zorlayıcı futbol oynadığını söylemek mümkün mü? Pek değil. Şansları biraz yanlarında olsaydı rakibi karşısında çok daha sürpriz bir sonuç alabilirlerdi. Fakat, bunu başaramadılar. Arjantin baskısı karşısında maçı penaltılara taşıyıp şansları yarı yarıya getirme çabaları sonuç vermedi.

Belçika, Amerika karşısında pozitif futbol ortaya koydu. Fakat, Tim Howard'ı hesaba katmamışlar. Tim Howard, Belçika karşısında müthiş bir mücadele ortaya koydu. Takımı için diğer oyunculardan daha fazla çaba gösterdi. Bir üst tur için elinden gelenin en iyisini sahaya yansıtarak; arkadaşlarına fazlasıyla yardımcı oldu. Amerika'nın Belçika karşısında ilginç bir kadro tercihi vardı. Takımı çok fazla turnuva öncesi analiz etmedim. Yalnız bu karşılaşmada sonradan oyuna giren isimlerin ortaya koydukları mücadele ve futbol ile bunu düşündüm. Neden ilk 11 değil? Maçın 33. dakikasında sakatlanan Johnson'ın yerine oyuna giren Yedlin ve 73. dakikada Zusi'nin yerine giren Green resmen takımı ateşledi. Buna rağmen; Klinsmann maça bu oyuncularla başlamayarak hata yapmış olduğunu düşünmek zor değil. Ama, Belçika için turu hak etmedi demek de yanlış olur. Güzel bir jenerasyon yakalayan Belçika futbolu ile Arjantin karşısında şansı olan bir ekip. Kolombiya gibi onlarında bana göre şansları %51 seviyesinde.

Önder Ayhan Pektaş 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf