Ana içeriğe atla

"SOL" Kanat Futbolcuları


Futbol dünyasında sayılı kesimdir; solcu futbolcu sınıfı. Kimisi düzene karşı net görüşünü belli eder. Kimileri "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" kıvamında futbol hayatını sürdürür. Tercihleri tartışacak durumda olmadığımızdan en azından kendisini belli eden ve görüşlerini açıklıkla topluma gösterebilen bir kaç isim say denilse akıllara kimler gelir ki?

Türkiye'den en büyük örnek; Metin Kurt. Metin Kurt ismini hepiniz duymuşsunuzdur. Futbolcu sendikası için ne kadar büyük çabalar gösterdiğini ve bu yolda nasıl engellerle karşılaştığını biliriz. Kendisi; "Halka en yakın yer yan çizgilerdir. Bu yüzden antrenör ve idaricilerin bulundukları yerde oynamayı sevmiyordum" der. Sırf bu yüzden bir devre sağ kanat bir devre sol kanatta oynamayı tercih eden bir futbolcudur. Bir diğer aklıma gelen isim ise; Kemalettin. Zamanında İşçi Partisi üyesi olduğunda oy toplamak için çalışmalar yaptığı bilinir. Hatta, gazete sayfalarına oy için ilan verdiği durumdan da haberdar olmak gerekir. Sadece; oy toplamak için değil. Takım içi durumları ve toplumsal durumlarda da en ön saflarda yer almıştır.


Türkiye'de oluşan şartlar (şimdi) bu gibi, bu gibi ne sadece iki kişi sayabiliyoruz... Futbolcuların maddi açıdan çok yüksek paralar kazanması, siyasi görüşlerini açıklamamak veya dışa vurmamak için çok büyük bir silah olmuş durumda. Herkes yazımızın başında da belirttiğimiz gibi; "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" düşüncesiyle futbol hayatlarını devam ettirmekte. Bazı örneklerde futbol hayatı bittikten sonra "kafasızlık veya ileriyi görememekten" kaynaklı hatalar yapan futbolcular da yok değil.

Gelelim; Dünya'da siyasi görüşü "sol" olan futbolculara... C.Lucarelli şu an oluşumun en büyük örneklerinden biridir. Futbolun içinde var olan en büyük "komünist" futbolcudur kendisi. Che Guevera'nın ailesiyle olan bağları ve sağ görüşlere karşı gösterdiği tavırla akıllara gelen ilk yabancı futbolcu. Lucarelli'nin Livorno taraftarına da aşıladığı İtalyan komünist marşı "Bandiera Rossa'yı" bilmeyeniniz yoktur. Livorno tribünlerinin hep bir ağızdan söylediği bu marşı bulup dinlemenizi tavsiye ederim.


Lucarelli'nin halen devam ettirdiği bu akıma örnek olarak gösterilebilecek isimlere bakacak olursak; Maradona, J.Zanetti, F.Redondo, Zamorano, F.Miccoli, Egil Olsen ve Paul Breitner'i bu kategori içerisinde gösterebiliriz. Breitner'in soğuk savaş döneminde sol görüşlü hareketlerinden "Rote Armee Fraktion"un üyesi olduğunu bilinmekte. Zanetti'nin Meksikalı meşhur "Subcomandante Marcos" (Rafael Sebastian Guillen Vicente) için yardım ettiği ve hatta İnter kulübü futbolcularını da teşvik ederek yardım etmesini sağlaması önemli bir dipnottur. Bunların yanı sıra; İngiltere'de en çok "Margaret Thatcher hükümetinden korkuyorum" diyen İskoç Brian McClair, Margaret Thatcher hükümetinin reformlarından nefret eden; İrlandalı Niall Quinn ve sosyalizmin herkes için ortak bir iyilik çalışması olduğunu düşünen Bill Shankly'de örnekler arasında gösterilebilir.


Ama, futbol dünyasındaki en büyük "anarşik!" olarak gösterilen isim; Carlos Caszely olarak bilinmekte. Herkes o'nu göbekli forvet furyasının lider isimlerinden olarak görür. Aslında o, bu özelliğinin yanı sıra ülkesi Şili'de diktatör Augusto Pinochet'e karşı yaptığı muhalefet ile bilinir. Dönemin en büyük işkence mekanı olarak bilinen "Estadio Nacional"de muhaliflerin dövüldüğü ve işkence gördüğü bir ortamda Pinochet'in el süremediği tek isim; Carlos Caszely'dir. Şili'de müthiş bir destek gören; Carlos Caszely için, yakalanma emri çıkartmasına rağmen halk tepkisinden çekindiği ve korktuğu için bu emri geri aldığını da anlatılır. Futbolun, siyasetten daha üstün olduğu Pinochet döneminde Carlos Caszely inanılmaz bir desteğe sahipmiş. 1973'de Şili - SSCB maçı sırasında SSCB takımı Estadio Nacionel'e çıkmak istemez. Tribünde, koridorlarda, tuvaletlerde ve soyunma odalarındaki işkence yapıldığı sırada etrafa bulaşan kanlar yüzünden stadyum tekrardan boyatılmıştır. İşin ilginç tarafı, SSCB sahaya çıkmazken; sadece Şili takımı sahaya çıkar. Ve aralarında sadece tek bir isim; yerinden kıpırdamaz. Carlos Caszely, bu olay karşısında protestosunu saha içinde yerine getirir.

Bu olay sonrasında Carlos Caszely, Şili'de daha fazla futbol oynamak istediğinden İspanya'nın yolunu tutar. Bu gidişi sonrasında 5 sene İspanya'da forma giyer ve sonra tekrardan ülkesinin başken Santiago'nun CSD Colo-Colo takımına geri döner. Burada gösterdiği başarılı kariyer sonrasında 1986'da Barcelona'ya imza atar. Sadece 9 maça çıktığı Barcelona'da futbol hayatını sonlandırır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf