Ankaragücü maçı öncesi daha öncesinden kararlaştırdığımız Lefter ziyareti ile güne başlayacaktık. Fenerbahçe tarihine adını altın harflerle kazımış bir ismi evinde ziyaret etmek heyecan ve mutluluk vericiydi. Sürekli büyüklerimizden kulak dolgunluğu ile büyüdüğümüz ve bildiğimiz Lefter'i ziyaret için adaya yolculuğumuz başlamıştı. Vapur'da yapılan sohbetlerin ardından yavaş yavaş Büyükada'ya doğru gelmiştik. Ada'nın çok kalabalık olması ve güzel havanın da etkisiyle neredeyse Ada'da iğne atsan yere düşmeyecek seviyedeydi. Lefter'i ziyaret etmek için çok fazla beklemedik. Sonunda da Lefter'in evinde doğru yola çıktık. Çok fazla göremeyeceğimizi bilsek de onun gibi bir efsaneyi 1 dakika bile görebilme isteği yeterliydi. Lefter'in evine vardığımızda eller öpüldü ve fazla süremese de güzel bir ortam vardı. Fotoğraflarımızı ve imzalarımızı aldıktan sonra geri dönüş yolculuğumuz başlayacaktı. Lefter'in evinden çıkışta, onu geride bırakıyor olmamız hüzün yaratsa da arkamızdan "ALLAH yardımcımız olsun" demesi çok güzeldi. Sonunda ada'dan ayrılıp, stada doğru gitme vakti gelmişti.
Uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından artık, stadımızın çevresinde bulunan Nazlı'nın Yeri'nde yerimizi almıştık. Saatler öncesinde oraya gelen taraftarlar zaten coşmuşlardı. Nazlı'nın orada biraz vakit geçirdikten sonra biraz da dinlenme fırsatı bulabileceğimiz Kalamış'a doğru inmeye başladık. Havanın sıcak olması nedeniyle Ada'da tatlı bir yorgunluk oluşmuştu. Bu yorgunluğu da Kalamış'da bir ağaç altında aldık. Alkol eşliğinde güzel bir sohbet ortamı başlamıştı. Fakat, stada doğru yola çıkmadan önce gelen davulcu ekibi ise, görülmeye değerdi. Elimde o sahneyle ilgili bir kaç fotoğraf var. Ama, onları burada paylaşmak istemiyorum!
Kalamış'da 18:30 gibi stada doğru gidelim diye kalktığımızda kendimizi yine Nazlı'nın Yeri'nde bulduk. Maça 1 buçuk saat kalması ve stadın erken dolacağını düşündüğümüze rağmen orada da vakit geçirmeye başladık. Fazla vakit kaybetmeden stada doğru yürüyüşe geçmeye sonunda karar verdik. Tribün girişi önünde fazla kuyruk olması tribünlerin saatler öncesinden dolduğunun habercisiydi. Tribüne girişte ki sıraya hemen kaynak olarak fazla beklemeden stada girişimizi yaptık. Tribüne çıktığımızda iğne atsanız yere düşmeyecek bir kalabalık oluşmuştu. Nereye geçsek diye düşünürken bir anda aralara kaynayarak yerimizi aldık. Bulunduğumuz yer merdivenler olması nedeniyle inenler/çıkanların çokluğundan biraz sıkıntı olmuştu. Ama, müthiş atmosfer oluşturan tribünlerde bu durum bile umrumuzda değildi.
Maçın başlamasıyla birlikte takıma olan desteğimiz başlamıştı. Neredeyse karşılaşmada en fazla 10 dakika izleme fırsatı bulabildim. Desteğin üst seviyede olduğu bir karşılaşmada takıma 90 dakika destek vermek yorucu ama çok güzel bir duyguydu. Maçın ilk yarısında verilen desteğin ardından ikinci yarıda biraz olsun nefes alma duygusuyla maçın ikinci yarısını alt katta izledim. Biraz dinlenme fırsatı bulduktan sonra yine merdiven boşluğunda ki yerimi aldım. İkinci yarı'da müthiş bir taraftar desteği olması bizleri de iyice çileden çıkarttı. Atılan goller sonrasında adeta kendimizden geçmeye başladık. Maçı bir kenara bırakıp tezahürat etmeye devam ettik.
Velhasıl kelam, süper bir gün geçirdim diyebilirim. Maç öncesinde Fenerbahçe'nin efsanesi Lefter'i ziyaret ve dünya gözüyle onu görmek müthişti. Ardından da bir başka efsane Alex'i çıplak gözle izlemek ayrı bir keyif kattı. Yazımda da belirttiğim gibi maçı izleme fırsatım çok fazla olmadı. Penaltıları bile totem'den dolayı sırtım dönük seyircilerin verdiği tepkilerle görebildim! Artık yolun sonuna geldik. Geçmiş senelerde yaşadığımız ve hatırlamak istemediğimiz duyguları bu sezon ya-şa-ma-ya-ca-ğız! Tek bir 90 dakika kaldı. Hafta'ya bu ligin en iyisi olduğumuzu ispatlayacağız. Bir başka maç günlüğünde görüşmek üzere...
Uzun ve yorucu bir yolculuğun ardından artık, stadımızın çevresinde bulunan Nazlı'nın Yeri'nde yerimizi almıştık. Saatler öncesinde oraya gelen taraftarlar zaten coşmuşlardı. Nazlı'nın orada biraz vakit geçirdikten sonra biraz da dinlenme fırsatı bulabileceğimiz Kalamış'a doğru inmeye başladık. Havanın sıcak olması nedeniyle Ada'da tatlı bir yorgunluk oluşmuştu. Bu yorgunluğu da Kalamış'da bir ağaç altında aldık. Alkol eşliğinde güzel bir sohbet ortamı başlamıştı. Fakat, stada doğru yola çıkmadan önce gelen davulcu ekibi ise, görülmeye değerdi. Elimde o sahneyle ilgili bir kaç fotoğraf var. Ama, onları burada paylaşmak istemiyorum!
Kalamış'da 18:30 gibi stada doğru gidelim diye kalktığımızda kendimizi yine Nazlı'nın Yeri'nde bulduk. Maça 1 buçuk saat kalması ve stadın erken dolacağını düşündüğümüze rağmen orada da vakit geçirmeye başladık. Fazla vakit kaybetmeden stada doğru yürüyüşe geçmeye sonunda karar verdik. Tribün girişi önünde fazla kuyruk olması tribünlerin saatler öncesinden dolduğunun habercisiydi. Tribüne girişte ki sıraya hemen kaynak olarak fazla beklemeden stada girişimizi yaptık. Tribüne çıktığımızda iğne atsanız yere düşmeyecek bir kalabalık oluşmuştu. Nereye geçsek diye düşünürken bir anda aralara kaynayarak yerimizi aldık. Bulunduğumuz yer merdivenler olması nedeniyle inenler/çıkanların çokluğundan biraz sıkıntı olmuştu. Ama, müthiş atmosfer oluşturan tribünlerde bu durum bile umrumuzda değildi.
Maçın başlamasıyla birlikte takıma olan desteğimiz başlamıştı. Neredeyse karşılaşmada en fazla 10 dakika izleme fırsatı bulabildim. Desteğin üst seviyede olduğu bir karşılaşmada takıma 90 dakika destek vermek yorucu ama çok güzel bir duyguydu. Maçın ilk yarısında verilen desteğin ardından ikinci yarıda biraz olsun nefes alma duygusuyla maçın ikinci yarısını alt katta izledim. Biraz dinlenme fırsatı bulduktan sonra yine merdiven boşluğunda ki yerimi aldım. İkinci yarı'da müthiş bir taraftar desteği olması bizleri de iyice çileden çıkarttı. Atılan goller sonrasında adeta kendimizden geçmeye başladık. Maçı bir kenara bırakıp tezahürat etmeye devam ettik.
Velhasıl kelam, süper bir gün geçirdim diyebilirim. Maç öncesinde Fenerbahçe'nin efsanesi Lefter'i ziyaret ve dünya gözüyle onu görmek müthişti. Ardından da bir başka efsane Alex'i çıplak gözle izlemek ayrı bir keyif kattı. Yazımda da belirttiğim gibi maçı izleme fırsatım çok fazla olmadı. Penaltıları bile totem'den dolayı sırtım dönük seyircilerin verdiği tepkilerle görebildim! Artık yolun sonuna geldik. Geçmiş senelerde yaşadığımız ve hatırlamak istemediğimiz duyguları bu sezon ya-şa-ma-ya-ca-ğız! Tek bir 90 dakika kaldı. Hafta'ya bu ligin en iyisi olduğumuzu ispatlayacağız. Bir başka maç günlüğünde görüşmek üzere...
"Omuz Omuza Şampiyonluğa"
Yorumlar