Ana içeriğe atla

Güzel Adamlar #1 | Andres İniesta


Pavel Nedved, "Bir takım küme düşerse futbolcular gider, adamlar kalır" diyordu. İşte o bahsedilen konuda futbolcudan çok adam olan birinden bahsedelim. Futbolun "güzel adamlarını" sizler için vakit buldukça uzun-kısa şekilde paylaşmaya çalışacağım.

İlk "güzel adam" Andres İniesta... 

Futbolu izlemeye başladığımdan dönemden bu yana sürekli "orta saha" oyuncuları benim gözümde en iyi olmuştur. Futbolun güzelliğinde en büyük pay sahibi benim gözümde hep onlar olmuştur. Bu güzelliğin içinde yer alan en iyi isimlerden biridir; Andres İniesta.

İspanya'nın Albacete'ye bağlı Fuentealbilla köyünde 1984 yılında gelen İniesta'nın bir gün bu noktalara ulaşabileceğini kimse hayal edemezdi. Şimdilerde bile 2000 kişinin bile yaşamadığı Fuentealbilla köyünden çıkıp, 1994 yılında Albacete'nin alt yapısından futbol hayatına başlayan İniesta için dönüm noktası 1996 yılı olarak gözüküyor. 1996 yılında Albacete ile katıldığı bir turnuvada dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor. Özellikle, dönemin Barcelona genç takım teknik direktörü Enrique Orizaola'nın dikkatini çekiyor. Fakat, İniesta'yı 12 yaşında Albacete gibi ufak bir yerden Barcelona'ya getirebilmek için büyük çaba sarf etmeleri gerekiyordu. Annesi ve babasını ikna edebilmek için fazlasıyla uğraşan Barcelona, sonunda futbolcuyu La Masia'ya getirebiliyorlardı. La Masia'da harikalar yaratan ve U-15 takımının kaptanlığını da yapan Andres İniesta için artık beklenti daha da artmış durumdaydı.

Under takımların tamamında kendisini gösteren İniesta için artık A takım zamanı geldiğinde tarih 2002 yılını gösteriyordu. B takım için 3 senede 54 maça çıkan İniesta, 2002-2003 senesinde hem A takımda hem de B takım için mücadele ediyordu. Fakat, A takımda sadece 6 maçlık bir performans gösterebilmişti. 2003-2004 sezonuyla birlikte artık tek mücadele ettiği takım Barcelona A takımı oluyordu. İniesta yavaş yavaş kendini gösteriyor ve emin adımlarla basamaklı çıkıyordu. 2004-2005 sezonu İniesta için adını sürekli duyacağımız dönemlerin başlangıcıydı. L. van Gaal'ın 2002 yılında A takıma çıkardığı İniesta için Rijkaard daha farklı planlar hazırlamıştı. Bunu, 2004-2005 yılında İniesta'ya 38 La Liga maçının 37'sinde forma şansı vererek gösteriyordu.

2005-2006 yılında iyice takıma adapte olan ve verilen şansları en üst düzeyde değerlendiren İniesta, kupalar kazanmaya başlıyordu. La Liga ve Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu ile başlangıçların en güzelini yapmıştı. 2006 yılında Arsenal'in son 15 dakikasına 1-0 önde girdiği ve Barcelona'nın 2-1 kazandığı finali unutmak mümkün değil. İniesta o karşılaşmada ikinci yarıda Edmilson'un yerine sahadaydı. Sonrasında geçen seneler ve İniesta'nın Barcelona takımının bir parçası olması kaçınılmazdı. 2008 yılında Real Madrid'in transfer teklifine direkt düşünmeden hayır cevabı verebilecek kadar da Katalan ekibine bağlı bir futbolcuydu.

Milli takım ile 2006 yılında tanışan İniesta, Barcelona'da yaşadığı başarıları Milli takım bazında da yaşamaya devam ediyordu. 2006 Dünya Kupası'nda İspanya'nın erken vedası İniesta'yı izleyememize neden olmuştu. Fakat, 2 sene sonra düzenlenecek olan Avrupa Şampiyonası, İniesta için en üst nokta olmuştu. Kazanılan şampiyonluk ve en iyi 11'de yer almasıyla birlikte İniesta ismi iyice hafızalarda yer etmeye başlamıştı. Herkes Messi mi? Ronaldo mu? tartışmasını yaparken; İniesta aslında beklentilerin üstünde başarılar elde ediyor ve 10 yıl sonra bile hatırlanacak futbolcular arasında yerini almayı başarıyordu.

2009 yılında Manchester United karşısında Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu getiren golü kaydeden İniesta, artık kişisel bazda da ödüller almaya başlıyordu. Sürekli olarak FIFA Ballon d'Or ödülü için adaylığı aslında o'nun ne kadar iyi bir futbol "adamı" olduğunun kanıtıydı. Ödüller alsın almasın, futbol oynadığı sürece hep en iyiler arasında adının mutlaka yazılacağı bir isim; Andres İniesta. Futbolu güzel kılan ve izlenilirliğini arttıran "özel" futbolcular arasında. Sakatlık geçirmediği sürece önümüzdeki 5-6 yıl daha bu büyük yeteneği izleme fırsatı yakalayacağız.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf