Ana içeriğe atla

Güzel Adamlar #2 | Paul Scholes


"Güzel Adamlar" serimize; Andres İniesta ile başlamıştık. Sırada, Manchester United'ın efsaneleri arasına adını yazdıran bir isim var. O isim; Paul Scholes.

Daha önce blogda Paul Scholes ile ilgili iki konu açmıştık.(1 / 2) Futbolu "bıraktım" dediği an. Fakat, sonrasında Sir Alex Ferguson'un ricası üzerine yeniden sahala dönmüştü. 1993-1994 sezonunda başladığı Manchester United A takım kariyerine 2012-2013 yılı itibariyle devam ettiriyor. Manchester United formasıyla 710 maç üzeri oynamış biri isim Pual Scholes, özellikle Sir Alex Ferguson için büyük bir önem arz ediyor. Bu zamana kadar bir çok futbolcuyla çalışmasına rağmen Ferguson, o'nun alternatifini bulamamıştır. Sürekli o'nun mevkiisinde farklı futbolcular gelip-gitse de bir türlü Scholes ayarında futbolcu bulamamıştır.

Futbol yaşantısına daha çok gitti okulların futbol takımlarında başladı. Son olarak 1991 yılında Manchester'a taşındıklarında şehrin "kırmızı" tarafını seçerek; efsane olma yolunda ilk adımını atıyordu. Ve sonrasında herkesin bildiği ve hayranlıkla izlediği Scholes olma yolunu çizmişti. Mevkiisine gelen bir çok dünya starına forma şansı vermedi. Hep en iyi olmak için çalıştı. Sonucunda da Dünya'nın en iyi orta saha oyuncuları arasına adını yazdırdı. O'nu en iyilerden biri yapan konulardan biri de "istikrarı" oldu.

Yetenek, goller ve asisstler bir tarafa, Manchester United ile çıktığı her maç neredeyse aynı düzende ve iyi seviyede oynama başarısını gösteriyordu. 700 küsür maç oynamış Scholes'un vasat oynadığı maç sayısı; 50, kötü oynadığı maç sayısı; 50, çok kötü oynadığı maç sayısı; 50 olarak düşünürsek; 500-550 maç arası hep takımı için iyi seviyede ve olumlu futbol oynadığını söyleyebiliriz.

Manchester United kariyeri boyunca, kazanmadığı kupa ve başarı yok. Scholes için tek eksik; Milli Takım ile büyük bir başarı elde edememiş olması. O'nun dışında kulüp bazında kazandıklarıyla harika bir kariyere sahip. Bu başarılar gelirken; bireysel anlamda UEFA ve FIFA tarafından bir ödüle layık görülmemesi de futbol dünyasının en büyük eksi noktalarından biri olarak gözüküyor.

Scholes'un diğer futbolculardan farklı olduğunu aslında diğer starlar çok güzel özetliyor. Scholes için söylenmiş ve anı olmuş hikayeleri sunacak olursak;
Pele: "Eğer benim döneminde birlikte oynuyor olsaydık; daha fazla gol atabilirdim."
Zidane: "Oyunu iki yönlü oynayabilecek bir futbolcu haline gelebilirsiniz. Fakat, Paul Scholes sizin varacağınız noktaya en yakın futbolcudur."
P.Schmeichel: "Hayatımda onun kadar iyi top dağıtan başka bir futbolcu görmedim. Oyun ne zaman sıkışsa; topu alır ve bir taktik geliştirirdi."
Rooney: "Gördüğüm en iyi futbolcu; Paul Scholes."
Roy Keane: "İnanılmaz kabiliyetli bir futbolcu. Futbol sahasında samimi kalabilmiş futbolcu."
Bunlar sadece Paul Scholes için söylenmiş bilinen sözler. Daha niceleri var. Kendisi futbolu bıraktığını açıkladığında üzülmüştüm. Bazen, futbolu sevdiren kişinin gidişi üzer ya adamı işte öyle bir şey. Scholes, belki de bana futbolu sevdiren isim değildi. Fakat, futbolu güzel ve izlenilir yapan birinin gidişi üzüyordu. Neyse ki doya doya büyük bir keyifle izledik kendisini. Yeni bir Scholes gelmeyecek fakat o'nun yeteneklerine yaklaşabilecek yetenekleri izlemeye devam edeceğimizi ümit ederek; ekranlarda ve stadyumlarda yerimizi almaya devam edeceğiz.

Yorumlar

Unknown dedi ki…
Futbolu gösterişsiz ama çok etkili oynar. Sahada ne kadar değerli olduğunu anlamak için futbolu iyi bilmek gerekir. Bazı şeyler kolay gözükür, bazı iyi şeyler biraz daha zor. Paul Scholes un oyunu sahada sonucu belirleyen gizemdir.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf