Ana içeriğe atla

Barcelona 5-1 Shakhtar D. (06.04.2011)

Barcelona, çeyrek final ilk karşılaşmasında Shakhtar'ı 5-1 ile geçerek ikinci maç öncesi çok büyük avantaj sağladı. İniesta, Alves, Xavi, Keita ve Pique'nin attığı gollerle kazanan Katalanlar yarı final için Ukrayna'ya tatil amaçlı gidecek gibi görünüyor. 

Lucescu'nun talebeleri bu karşılaşmadan en azından farklı bir mağlubiyet almadan ayrılıp, ikinci maç için umutlanmak amacı içerisindeydi. Fakat, karşılarında Dünya'nın en iyi takımı vardı. İstediği zaman istediği sonucu alabilen ve rakipleri karşısında istediği futbolu sergileyebilen bir ekip vardı. Karşılaşmada defansif bir hata sonucu yedikleri golle mağlup duruma düştüler. İniesta'nın attığı golden sonra toparlanan Shakhtar takımı Mkhitaryan, Adriano, Willian, Douglas Costa ile art arda pozisyonlar buldu. Bu pozisyonlarda yüzde 99'luk gol pozisyonu da yakalayan Shakhtar takımı bunlardan faydalanamadı. En son pozisyonları 29. dakika da Douglas Costa ile yakalamışlardı. Bu pozisyonun 5 dakika sonrasında İniesta'nın mükemmel pasında topla buluşan Alves, Barcelona'yı 2-0 öne geçiriyordu. İki farklı galibiyete ulaşan Barcelona çok daha rahat futbol oynamaya başlamıştı. Golden sonra Messi ile fırsat yakalayan Katalanlar bundan yararlanamamıştı. Neticesinde ikinci yarı için soyunma odasına 2-0'lık üstünlükle gittiler.


İkinci yarı ise, bilindik Barcelona futbolu vardı sahada. Pas, pas, pas... Sabırlı bir şekilde pas yapan ve rakibini bu pas trafiğiyle yoran Barcelona takımı ikinci yarıda da Messi ve Xavi ile fırsatlar yakalamıştı. En son Xavi'nin pozisyonunun sonrasında köşe vuruşunda Xavi'nin ortasında Pique takımının 3. golünü atıyordu. Golden 6 dakika sonra Shakhtar'ın tek golü Rakitskiy'den geliyordu. Durum 3-1 olduktan sonra Barcelona takımı bir gol daha yemeden gol atalım diyerek, Shakhtar kalesine hücum etmeye başladı. Daha 1 dakika geçmeden Messi'nin sağ kanattan getirdiği topta Keita'ya çıkartması ve Keita'nın müthiş vuruşuyla durum 4-1'e geliyordu. 4-1'den sonra moral olarak da çöken Luce'nin oyuncuları oyundan iyice kopmaya başlamıştı. 4-1'den sonra durgunlaşan oyunda 86. dakikada kaptan Xavi sahneye çıkarak skoru tayin eden golü atıyordu. 5-1. 

Shakhtar, Barcelona karşısında ilk yarıda iyi futbol oynadı diyebiliriz. İlk dakikalarda ki kaçırdıkları goller. Üzerine, 25-30 dakika arası süren presleri ve bu sahadan avantajla ayrılma arzularını gözler önüne seriyordu. İlk yarıda ki pres ve yüksek performansları ikinci yarı için düşündürücüydü. İlk yarıda neredeyse tüm güçlerini sahaya yansıttılar. İkinci yarıda oyundan düştüler. Şimdi ikinci maçta prestijlerini düşünecekler. Barcelona'nın da
"El Clasico" öncesinde kayıp yaşamamak için dinlendirilmiş bir kadro ile sahaya çıkacağını düşünüyorum. 

Asıl heyecan bundan sonra başlıyor. Real Madrid'in Tottenham'ı 4-0 mağlup ederek elde ettiği avantajın üzerine Barcelona'nın da 5-1'lik bir avantaj yakalaması, 18 gün içerisinde 4
"El Clasico" izleme fırsatım oluştu. Bu heyecanı yaşamak, bir futbol sever için heyecan ve mutluluk verici. 

Önder Ayhan Pektaş

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf