Ana içeriğe atla

Escape to Victory (Zafere Kaçış) / Film Önerileri #3

Daha önceden izlediğim fakat, can sıkıntısından tekrar izleme fırsatı bulduğum "Zafere Kaçış"orjinal adı "Escape to Victory" filmini sizlerle de paylaşmak istedim. Bloğa daha önce futbol üzerine yapılmış! iki film olan "Looking for Eric" ve "The Damned United" filmlerini koymuştum. Tabi ki izlediğim filmler bu kadarla sınırlı değil. Daha bir çok futbol üzerine film izlemişimdir. Onları da zamanla sizlerle paylaşacağım. Sizlerin de izlediğini düşündüğüm filmler elbette içinde vardır.

Bu sefer paylaşacağımız film, 1981 yapımı ve bir çok ünlüyü bünyesinde barındıran "Escape to Victory" filmi. Sylvester Stallone, Max von Sydow, Micheal Caine, Pele, Bobby More, Osvaldo Ardile, John Wark, Kazimierz Deyna, Russel Osman, Kevin Q'Callaghan, Paun van Himst, Soren Lindsted, Hallvar Thoresen ve Kevin O'Callaghan gibi ünlü futbolcu/oyuncuları bünyesinde barındıran bir film. Filmin konusu; 2. Dünya Savaşı sırasında esir düşen müttefiklerin, esir kampından kaçış hikayelerini anlatmakta. Bu doğrultu da planlar yapılmakta fakat bir çok esir başarısız olmaktadır. Bir gün esir kampını ziyarete gelen, Nazi subayları içerisinden bir Alman Binbaşı'nın dikkatini çeken "futbol" maçı üzerine müttefiklerin kaptanı Colby (M.Caine) ile aralarında bir futbol müsabakası yapma fikri oluşur. Bunun üzerine müttefiklerin kaptanı Colby, Alman Binbaşı'dan ayrıcalıklar istemektedir. Esirlerden farklı yerde kalma, yemek, içecek, futbol malzemeleri ve farklı esir kamplarında bulunan "futbolcular" talep etmektedir. Bu isteklerini onaylayan Alman Subay maçın "subaylarla" oynanmasını ister. Fakat, Colby maçın Almanya Milli Takımı ile oynanmasında ısrarcıdır. Bunun üzerine eski Alman Milli Takım oyuncusu olan Binbaşı Karl Steiner (M. von Sydow) bu isteği de kabul eder.

Daha sonrasında kaptan Colby yavaş yavaş takımı toplamaya başlar. Kendi bulunduğu esir kampında bulunan eski futbolcuları takıma katmaya başlamıştır. Fakat, bu sırada kaçış planı yapan kişiler de vardır. Bunlardan en isteklisi Yüzbaşı Robert Hatch (S.Stallone) takıma katılmak için büyük çaba sart etmektedir. Ama, bu çabası kaptan Colby'i tatmin etmemektedir. Çok fazla ısrarcı olan Robert Hatch, Colby ile bir konuşmasında "kaçmak için tek çaresinin takıma girmek" olduğunu söyler. Colby isteksiz de olsa onu takıma alır. Yalnız, takıma giren Hatch futbolcu olarak değil, yardımcı antrenör görevini üstlenir. Çünkü, futboldan hiç anlamaz. Malzemeler, yiyecekler, içecekler ve kalacak yerleri ayrı bir şekilde düzenlenen müttefik takımı hazırlıklarına başlar. Bu hazırlıklar süresinde "antrenör" görevi yapan Hatch, bir anda kendini kalede bulur. Ve bundan sonra takımın ikinci kalecisi olur.

İdmanlar yapılır. Colby'nin istediği diğer esir kamplarında ki futbolcular da gelir. Artık yapılacak dostluk karşılaşmasına az bir süre kalmıştır. Kaçış planları yavaş yavaş önem kazanmıştır. Hatch bu doğrultuda takımın kaçış planı için, Paris'e gitmek zorundadır. Kamptan bir şekilde kaçan Hatch, Paris'te kaçışlarına yardım edecekleri kişilerin yanında planlar yapmaktadır. Fakat, bu kaçış planını kampa geri dönerek herkese söylemek zorundadır. Bunun için kamptan kaçan Hatch, tekrar kendini yakalatarak kampa döner.
Hatch, kamptan kaçtığı için cezalıdır ve takıma girmesi yasaklanmıştır. Fakat, tüm planı yapan ve riske giren Hatch için, Colby özel bir istekte bulunmaktadır. Kaleci'nin sakatlandığını ve Hatch'e ihtiyaçları olduğunu Binbaşı Karl Steiner'e bildirir. Colby'nin bu isteği de yerine getirilmiştir. Artık tüm takım hazıdır ve karşılaşma için Paris'in yolunu tutmuştur. Tribünleri hınca hınc dolduran seyircilerin arasında oynanılacaktır karşılaşma. Paris Colombes Stadı, 1938 Dünya Kupası finalinden sonra ilk defa böyle doluluk görmüştür. Her iki takımda sahaya çıkar. Alman Milli takımı rakibine göre daha iyi ve tecrübelidir. Bir de üzerine sert futbol sergileyen Alman takımı, müttefik takım oyuncularını sakatlayacak seviyede oynamaktadır. Bir bir oyuncuları sakatlanan müttefik takımı devreyi 4-1 geride kapatır.

Bu arada, Hatch'in Paris'te buluştuğu ve kendilerine yardım edeceği kişiler takımın bulunduğu soyunma odasında bulunan havuzun altında futbolcuları kaçırmak için tüm hazırlıkları yapmışlardır. Kaçış için tüm futbolcular hazırdır. Fakat, tam kaçacakken futbolcular oynamak istediklerini dile getirir. Ama, Hatch kaçmakta kararlıdır. Tüm futbolcuların Hatch'e ihtiyacı vardır. Hatch'de kaçış planından vazgeçerek sahaya çıkar. Tüm takım kazanmak için inançlıdır. Sahaya çıkan müttefik takımı 4-1 geriden gelerek skoru 4-4'e getirir. İnanılmaz bir futbol maçı oynanılıyordur. Pele, Osvaldo Ardile, Russel Osman gibi isimler takımı sürüklemektedir. Hatch ise, kaleyi gole kapatmıştır. Fakat, en son hakemin uydurma bir penaltısı ile Alman takımı öne geçme fırsatı yakalamıştır. Hatch ile Alman Milli takım kaptanı Baumann (Werner Roth) karşı karşıyadır. Bu sırada stadyumda Fransa Milli Marşı söylenmektedir. Baumann'ın penaltı atışını kullanır ve Hatch gol izni vermez. Kurtarılan bu penaltı sonrasında seyirciler çıldırmaktadır. Sahaya giren ve futbolcuları kahraman ilan eden futbol severler tüm takımı kendi elbiselerini giydirerek oradan kaçırır.
Film gerçekten de "futbol" filmleri arasında ilk 3'te yerini alır. Pele'yi, Osvaldo'yu, Osman'ı, Werner Roth'u, Co Prins'i, Kevin O'Callaghan'ı, Bobby Moore'yi, Paul van Himst'i ve Mike Summerbee'yi izlemeyenler varsa bu filmde izleme fırsatı bulabiliyor. Ben de yaş itibariyle bu oyuncuları izleme keyfinden mahrum kalmıştım. Fakat, bu filmle birlikte izleme fırsatı bulabildim. Bu iki takım arasında ki mücadeleyi, gerçek bir futbol maçıymış gibi hiç sıkılmadan ve büyük bir keyifle izleyebilirsiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf