Ana içeriğe atla

11. HAFTA | FENERBAHÇE - ESKİŞEHİRSPOR | 2-2


Berbat bir futbol akşamı. Fenerbahçe'nin zor da olsa kazandığı bir puanlık bir akşam. Nesini yazalım neresini karalayalım bilemiyorum. Kaleciden başlayıp; tribüne kadar uzanan bir süreç mi yazalım? Yoksa Eskişehirspor'un kaybettiği 2 puanın bizim kazandığımız 1 puan üzerinde nasıl etkiler yaratabileceğini mi yazalım? Emre'yi mi yazalım? Emenike'yi mi? Yönetim'in tutumunu mu? Yoksa taraftarın tutumunu mu yazalım?

Aynen yazılacak çok şey var. Çok büyük hatalar var. Dibe gidiş var. Saygı yok. İnanç yok. Ruh yok. Çözüm yok. Mutluluk yok. Şuan Fenerbahçe için her şey karanlık durumda. Ya birlik beraberlikle ışığı göreceğiz ya da hep birlikte .... neyse!.. Neyse de nasıl olacak bu işler?

Volkan'dan başlasak; kalede güven veriyor mu? Hayır. Bekir güven veriyor mu? Hayır. Kadlec güven veriyor mu? Hayır. Gökhan, Emre, Emenike, Kuyt, Meireles ve Caner? Hayır. İsmail Kartal? Hayır. Bunların yanına dün akşam; Meireles, Sow gibi isimleri de ekleyebiliriz. Tribünden protesto geldiği zaman moralleri bozulan futbolcularımız dün akşam hangi moral bozukluğu ile oynadılar? Neye canları sıkılmıştı? Neden ruh gibi oynadılar? Ne taktiksel açıdan ne de mental açıdan vasatı aşmayan bir Fenerbahçe izler olduk. Rizespor maçındaki "lan acaba bir toparlanma mı oluyor" düşüncesi hakimken; şimdi yeniden filmi başa sardık.

Kendince Fenerbahçe'yi çok seven ve bu takımın kaptanının yaptıkları ortada. Savunması yapılamaz kişiler başında. Saha dışı verdiği röportajlarda takımı ne kadar çok sevdiğini ve saha içinde kendisini kaybettiğini söyleyen ifadelerle yaptıkları ortada. Sen, bu takıma zarar veriyorsun arkadaş. Ben bunu görüyorum. Sen ne görüyorsun bilemiyorum. Volkan'da Emre'den geri kalır yanı olmayan isimlerden biri. Arkadaşlarına Fenerbahçe taraftarına sırt döndürecek kadar geri düşüncelere sahip.

Her kim Fenerbahçe'yi çok seviyorum diyor ve o kişi veya kişiler Fenerbahçe'ye herkesten daha fazla zarar veriyor. Bu sadece futbolcular için geçerli değil. Taraftardan, yönetime, teknik heyete... Herkes için geçerli. Herkes de kendince haklı durumda. Hiç hatası yok. Peki, kimsenin hatası yoksa ve haklıysa bu takımın durumu nedir?

Yahu Sow'un en uçtaki adam olmayışının açıklaması var mı? 90 dakikada kaybolup gittiğini kenar yönetimi hiç mi görmedi? Hadi artık tribünlerde "seyirci" var. Bunu görmeyebilir. Sen kenar yönetimi olarak neden bu duruma "seyirci" kalıyorsun? Yok arkadaş. Olmuyor olmuyor... Kötünün iyisi bu sezon şampiyon olacak. Hak ederek mi? Göreceğiz. Fakat, biz Eskişehirspor karşısındaki futbolu devam ettirdiğimiz sürece; Edirne'den öteye gidemeyiz.

01.12.2014

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf