Ana içeriğe atla

25. Hafta | Fenerbahçe - Kayseri Erciyesspor | 2-1


Şampiyonluğa bir adım daha yaklaştıran bir karşılaşmayı geride bıraktık. Şampiyonluk yarışı içindeki rakiplerin puan kaybı yaşanılan bir haftada bir adım sonrası için önemli bir galibiyet alındı. Maç öncesi; rahat bir galibiyet alabileceği düşünülse de Fenerbahçemiz adına zor bir karşılaşma geride kaldı.

Maça daha baskılı ve hücum yönünde daha etkin bir Fenerbahçe takımı beklerken; bunu sahaya yansıtamayan bir takım gördük. Pozisyon üretkenliği açısından sıkıntılar yaşanmasa da bunları değerlendirememek konusunda çok büyük sıkıntılar yaşanıyor. İyi/kötü futbol bir tarafa, girilen pozisyonların sürekli harcanıyor olması can sıkmaya başladı. Telafisi olmayan haftalar yaklaşırken; yarış içerisindeki rakiplerle aradaki farkın daha da açılmasını sağlayacak gol ve golleri aramamak en büyük beklenti olmuş durumda. Buna rağmen; pozisyonları harcamak veya değerlendirememek başımıza büyük işler açmamalı. Emenike'nin ilkyarıda girdiği bir pozisyonda en müsait an kaleye şut çekmek yerine pozisyonunu kaybetmesiyle birlikte olmayacak şekilde kaleyi düşünmesi ve bu "tercihleri" taraftar arasında da dile getirilen bir konu olmaya başladı. Bencillik? Sorusunu sormadan geçilmeyen bu konuda 'forvet futbolcusu biraz bencil olacak' şeklinde değerlendirmek/cevaplamak mümkün. Fakat, bu konunun sıkıntılar doğurma ihtimali sonrası yapılacak eleştrilerin önünü almak çok zor olabilir.

Kilidi açacak golü geç bulan Fenerbahçe için gol bulma sıkıntısı çok fazla akıllara gelmiyor. Çünkü; pozisyon üretkenliği açısından ve kadro kalitesini düşündüğümüz zaman beklenilen golün gelecek olma ihtimalini düşünmek en yüksek tercihlerden biri konumunda. Bu durumun özellikle iç saha maçlarında maçın 0-15 dakikaları arasında gelmesini beklemek de biz taraftarlar için hakkı diye düşünüyorum. Takımdan beklenilen de bu yönde eğilim göstermekte olduğunu söylemek mümkün.

Fenerbahçe'nin Erciyesspor karşısında bu kadar zorlanmış olmasındaki en büyük etkenlerden biri de Hikmet Karaman'ın takımını iyi bir şekilde hazırlaşmış olmasını gösterebiliriz. Harcanılan ve daha farklı bitme olasılığı yüksek bir karşılaşma olmasının yanında Hikmet Karaman'ın takımını korkak ve geride kurulmuş bir şekilde sahaya çıkartmaması Erciyesspor'un maç içerisinde kalmasının en büyük etkisiydi. Buna rağmen; Fenerbahçe için girilen pozisyonların olumlu sonuçlanma ihtimalinin yüksek bir yüzde ile sağlanmış olduğunu bu karşılaşmada görmüş olsak işler çok daha farklı olabilirdi. Maç sonu; Hikmet Karaman'ın dediği gibi "Kısa ve net; hak eden kazandı" diyebildiğimiz bir karşılaşma oldu.

Güzel bir galibiyet ve en yakın rakiple aradaki puan farkının açılmış olması için Fenerbahçe adına sevindirici sonuç. Bu farkı korumak artık deplasmanda oynanılacak karşılaşmalarla netleşecektir. Önümüzdeki hafta Gaziantepspor maçı ile birlikte zorlu bir deplasman süreci başlayacak olsa da takıma ve teknik heyete olan inanç devam ettiği sürece şampiyonluk yürüyüşünde Fenerbahçe'nin kaderini yine kendisinin belirleyeceğini söyleyebiliriz.

Ersun Yanal'ın 10 Kasım 2013'de dediği gibi "Şampiyon olacağız, diğerleri sıralansın..." sözüyle yazımızı tamamlayalım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf