Ana içeriğe atla

Röportaj | Sabri Ugan ile Dünya Kupası


Dünya Kupası'nda çeyrek final maçları başlamadan önce; Sabri Ugan sorularımızı yanıtlayarak bizleri onurlandırdı. Çeyrek final maçlarına kadar turnuvada geçen süreleri kısa şekilde soru - cevap şeklinde sizlere sunmak istedik. Teklifi sunduğumuz andan itibaren; bizleri kırmayan ve tatil öncesi zaman ayırıp sorularımıza cevap veren Sabri Ugan'a teşekkür ederiz. Şimdi sizleri Sabri Ugan'ın cevaplarıyla baş başa bırakalım. Keyifli okumalar...

- 2014 Dünya Kupası'nın gidişatı hakkında neler söyleyebilirsiniz? “Tam beklediğim gibi bir turnuva” diyebiliyor musunuz?

Beklentilerimin üzerinde diyebiliriz. Almanya, Hollanda, Fransa gibi Avrupalı ve Brezilya, Arjantin gibi Güney Amerikalı favoriler, birkaç maç dışında futbol tadını eksik bıraksalar da turnuva takımı olduklarını gösteriyorlar. Belçika tam da beklendiği gibi yolculuğunu sürdürüyor. Arjantin karşısındaki sonucu doğrusu büyük bir heyecanla bekliyorum. Ama beni daha çok heyecanlandıran, Kolombiya gibi, Kosta Rika gibi ülkelerin turnuvaya getlrdikleri futbol rengi...

- İspanya, İtalya, Portekiz ve İngiltere’nin turnuvaya erken veda etmesi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Sizce nedenleri ne olabilir?

İspanya'nın elenmesindeki en önemli faktör Hollanda karşısında aldıkları bozgun niteliğindeki yenilgi. Evet İspanya'yı oluşturan futbolcular yorgundu, doymuştu, evet İspanya futbol anlamında değişime ihtiyaç duyuyordu. Bu doğru ama bence en önemli faktör Hollanda yenilgisinin altından kalkamamış olmaları. Portekiz bence hedef hatası yaptı. Ben olsam sakatlığını tam atlatmamış Ronaldo'yu Almanya maçında oynatıp, o maçı hedef yapmazdım. Amerika maçıyla turnuvaya başlardım. Portekiz'in bence bir başka önemli eksiği yaratıcı orta saha ve santrafor. İngiltere ve İtalya kupaya kadro yapıları gereği zaten yüksek beklentiyle gelmemişti. Sonuçta İtalya iddiasını son maça taşıdı. Godin'in kafa vuruşu olmasa yola devam ediyorlardı.
İngiltere son zamanlarda Premier Lig'in İngiliz olmayan futbolcuların egemenliğinden kurtarılması tartışılıyor. Ama bu grupta belirleyici olan kuşku yok ki, Kosta Rika'nın beklenmeyen futbol gösterisiydi.

"İçimdeki ses ise; Kosta Rika hikayesinin henüz bitmediğini söylüyor"

- Kosta Rika’nın “ölüm grubundan” çıkışı için neler söyleyebilirsiniz? Yunanistan’ı da eleyerek Hollanda ile eşleştiler. Yolun sonu diyebilir miyiz?

Kosta Rika bu turnuvaya renk katan takımların başında geliyor. Favori elbette Hollanda. İçimdeki ses ise Kosta Rika hikayesinin henüz bitmediğini söylüyor. Aslında daha önce yapılmış bir seyahat programım nedeniyle bu maçı Hollanda'da izleyeceğim. Benim için ilginç bir deneyim olacak.

- Şili’nin çeyrek finali şansız bir şekilde kaçırdığını ve çok daha iyi yerlere gelebileceğini söylemek mümkün mü? Genel olarak Şili’nin performansını nasıl değerlendirebilirsiniz?

Latin Amerikalılar bu turnuvanın baş aktörleri. Söylediğim gibi, Kolombiya, Kosta Rika ve Şili iz bıraktılar.
Şili için söyleyebileceğim şu. Allah hiç kimseye Şili gibi elenmeyi göstermesin. Düşünsenize Mauricio PINILLA'nın ayağı az biraz açı değiştirmiş olsa Şili efsane olma yolunda ilerliyor olacaktı. Futbol bu kadar acımasız olabiliyor.

"Kalbim yarı finalde Kolombiya'nın olmasını istiyor"

- Rodriguez’in dümeninin başında olduğu Kolombiya’nın “gümbür gümbür” ilerlediğini görüyoruz. Takımın performansı ve Brezilya karşısındaki şanslarını değerlendirebilir misiniz?

Futbol elbette takım oyunu. Yine de bazı futbolcular olmazsa olmaz konumundalar. Falcao'nun yokluğundaki Kolombiya'nın performansına sadece şapka çıkarıyorum. Şili'nin eksik bıraktığını Kolombiya tamamlayabilecek mi? Yapsınlar yaaaa!.. Kalbim yarı finalde Brezilya'nın değil, Kolombiya'nın olmasını istiyor.

- Sizi performansıyla şaşırtan takım veya takımlar oldu mu?

Performansıyla olumsuz anlamda şaşırtan Afrika ülkeleri oldu. Bunun dışında öngördüğümün çok dışında şaşırtıcı bir durum yok...

- Son 16 içerisindeki maçlar için genel görüşünüz nelerdir? Sizi şaşırtan sonuçlar oldu mu?

Son 16 konusunda şaşırtıcı olan, maçların genelde çok kontrollü ve grupların aksine gol anlamında kısır olmasıydı.

Almanya'nın Cezayir, Fransa'nın Nijerya, Arjantin'in İsviçre karşısında zorlanması da benim için sürpriz oldu.

"Fransa, Kosta Rika, Kolombiya ve Arjantin"

- Yarı final şansını yüksek gördüğünüz takımlar hangileri? Kosta Rika, Kolombiya ve Belçika’dan sürpriz bekliyor musunuz?

Yarı finalde olmasını istediğim takımlar;
Fransa,
Kosta Rika,
Kolombiya ve Arjantin..

Mantık olarak en yüksek ihtimal ise; Almanya, Brezilya ve Arjantin. Evet, Kosta Rika'nın Hollanda'yı geçmesi mantığıma uzak değil.. :)

- Çeyrek final eşleşmesine kadar olan bölümde Sabri Ugan’ın “En İyi İlk 11’i” ve “En Kötü İlk 11’i”’ni soracak olursak?

Onca yoğunluka bu kadar yazdım. Neuer'i, Godin'i, James Rodrigez'i, Robben'i, Messi'yi, Di Maria'yı, Valbuena'yı al, 11'i okurlar tamamlasın :)

Şampiyon adayınız; Almanya
En iyi futbolcu adayınız: Neuer/Messi
En kötü futbolcu adayınız: Balotelli
Gol kralı adayınız: Messi
Kötü performans (takım): İngiltere
Kötü performans (futbolcu): Casillas
Sürpriz performans (takım): Kosta Rika
Sürpriz performans (futbolcu): James Rodriguez
Unutamadığınız Dünya Kupası finali: Batı Almanya – Hollanda (1974)
Unutamadığınız Dünya Kupası maçı: İtalya – Batı Almanya (1982)
Önder Ayhan Pektaş

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf