Ana içeriğe atla

18. Hafta | Fenerbahçe - Torku Konyaspor | 2-1


En yakın rakibi ile arasındaki puan farkını 10'a çıkarma şansı yakalayan Fenerbahçe takımı bu şansı geri çevirmedi. Ortaya konulan futbol çok fazla tatmin edici olmasa da oynanılan futbola rağmen alınan 3 puan taraftarı sevindirdi. Eskişehirspor ve Sivasspor gibi deplasmanlara çıkacak olan takım için de biraz moral olmuş oldu.

Maç içerisinde çok fazla doğrular yapılmadı. Torku Konyaspor takımı diri bir görüntü ortaya koydu. Özellikle, Fenerbahçe'nin ana pas bağlantılarını iyi kapattılar. Bunun sonucunda da rakibin kendi yarı sahalarında yerleşmemelerini sağladılar. Orta alanda oluşturdukları bu iyi futbol sonucunda da kalelerinde çok fazla tehlike görmediler. Özellikle, Emenike - Sow ikilisinin rahat top alamamasını sağlayarak diledikleri oyunu sahaya yansıtma fırsatları oldu. Meireles - Topal - Baroni üçlüsünün bulunduğu orta alanda Meireles'in ve Baroni ikilisinin eksik kalması ve geriye dönüşlerdeki eksiklerini iyi değerlendirerek; Alves - Egemen ikilisi üzerinde istedikleri hızlı hücumları gerçekleştirerek 1-0 öne geçtiler.

Torku Konyaspor, dilediği skoru yakaladıktan sonra biraz daha geri çekilmesi Fenerbahçe'yi daha etkin bir görüntü içerisine getirse de iyi kapanan ve rakip orta sahasına kurulan Torku Konyaspor takımı rakibine duran top dışında pek fırsat tanımadı. Fakat, Fenerbahçe'nin en tehlikeli olduğu noktada yapılan hata sonucunda gelen duran top golü Mesut hocanın hesaplarını bozmuştu. Devreye önde girmiş olmaları ikinci yarı rakip karşısında daha fazla kontra atak yaratacaktı.

İkinci yarı başladığında Fenerbahçe'nin daha baskın başlayacağını düşünürken; Torku Konyaspor takımı ikinci golü bulabilir bir görüntü ortaya koydu. Orta sahada ilk yarıdaki etkileri ikinci yarı da devam etti. Baroni'nin eksiklerini kapatmaya da çalışan Meireles'in çok fazla efor sarfetmesi de Topal'ın rahat bir futbol oynamasına engel oldu. Ardından gelen Baroni - Emre değişikliği ile Fenerbahçe orta sahada daha aktif ve kontrolü elinde bulundurmaya başladı. Rakip sahaya yerleşmeye başlayan Fenerbahçe takımı için rakip kalede oluşturulan baskı sonrasında ikinci golün gelme ihtimalleri de artmıştı. Orta alandaki hakimiyet sonrasında Fenerbahçe'nin gizli silahları Alves ve Egemen'in de rakip sahaya yerleşmiş olmaları Torku Konyaspor'un ilk yarıdaki istediği futbolu tersine çevirmiş oldu.

Beklenilen ikinci golün Egemen'den gelmesinin ardından rahat bir nefes alan Fenerbahçe taraftarları için oynanılan futboldan çok 3 puan daha bir önem kazanmış oldu. Bu kadar zorlanılabilecek bir maç gibi tahmin edilmese de sahadaki futbola bakıldığı zaman bir hayli yıpranan Fenerbahçe takımı izlemiş olduk. Bir kez daha Baroni - Meireles ikilisi ile başlanılacak karşılaşmalarda orta sahası daha kuvvetli takımlar karşısında bu tarz bir problem yaşanılabileceği sinyalleri verildi. Alper'in durumu ve yabancı kontenjanı problemi ile Ersun Yanal'ın nasıl bir sistem ve tercihle Eskişehirspor karşısında olacağını düşünürken; Caner'in ligin ilk yarısındaki performansını devam ettirdiği ve bu karşılaşmada da yine sahanın en iyisi olduğunu da söylemeden edemeyeceğim.

Fenerbahçe için; alınan 3 puan oynanılan futboldan daha önemli olan bir karşılaşma oldu. En yakın rakibiyle aradaki puan farkını açan ve 2 deplasmana çıkacak Fenerbahçe için Eskişehirspor ve Sivasspor deplasmanları ligin ne duruma geleceğini gösterecektir.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf