Ana içeriğe atla

Fenerbahçe İlk Yarı Değerlendirmesi



Takımı eleştirmek, futbolcuyu eleştirmek, teknik patronu eleştirmek ve yönetimi eleştirmek işin en kolay kısmı. Peki, bu eleştiriler ne kadar doğru/yanlış? Bunlar tartışılabilir konular. Fakat, yapılan eleştirilerin dozajı ne kadar yüksek olursa; işler bizim için bir o kadar kötü olmaya başlıyor. Eleştirmek, protesto etmek ve saygı duymamak her insanın doğal hakkı olduğu gibi karşı görüş göstermek de bir o kadar doğal karşılanmalı. Biz galiba bu durumu içimizde çözebilmiş değiliz. Farklı seslerin çıkışı ve yapılan en ufak kusurda homurdanmaların uğultu şeklinde yüksekçe dile getirilmesi iğne ipliğine bağlı bağların çok daha çabuk kopmasına neden olmaktaydı. “Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmak” gibi sevdiğim sözlerden biri vardır. Halı sahada ayağına top değmemiş, futbol topu görse bomba ihbarı verecek kesimlerin diline düştü takım. Zaten 2 senedir süre gelen ki bu sadece 2 seneyle kısıtlı değil. Her sene yapılan “karalama/yıpratma” politikası son 2 senedir üst seviyelerde dolaşmaktaydı.

İlk yarı değerlendirmesine “eleştiri” yaparak başlamak istemezdim. Fakat, yazılacak o kadar çok şey var ki kısa tutmak istedim. Gelelim, Fenerbahçe’nin ilk yarı performansına. Ben futbolcuları baz alarak bir değerlendirme yapmak istiyorum; tek tek oynayan futbolcuların ilk yarı performanslarını değerlendirdikten sonra zaten ortaya Fenerbahçemizin performansı çıkacaktır.

Volkan Demirel: 1260 dakika süre alan kaptan bana göre beklentinin altında kaldığı maçlar oynamasının dışında ilk yarı itibariyle iyi performans gösterdi. 14 karşılaşmada kalesinde 16 gol görmesine rağmen yediği bazı gollerde ortaya koyduğu performansla hayal kırıklığı yaşattı. Yine de ikinci yarıda takım içinde performansını arttıracak futbolcular arasında ilk 3 içinde olacaktır.

Mert Günok: Volkan’ın olmadığı karşılaşmalarda bana göre iyi performans sergiledi. Volkan’dan sonra kaleyi emanet alabilecek yetenekte bir kaleci olduğu sürekli söyleniyor. Kendisini geliştirmek için de büyük çaba gösteriyor. Senelerdir kalesinde sorun yaşamayan Fenerbahçe için, bu durumu devam ettirmek kendi ellerinde. Benim fikrim; Mert bu beklentiyi karşılayabilecek yetenekte bir kaleci.

Hasan Ali Kaldırım: 3 senedir ortaya koyduğu istikrarlı futboluyla beğeni topluyor. Sürekli “Fenerbahçe’nin futbolcusu değil!” gibi saçma bir düşünceyle eleştirenler Hasan Ali’nin ortaya koyduğu futbolu “at gözlüğüyle” izler duruma gelmişler. Orta alan ve hücum bölgesinde defansif anlamda çok daha fazla topla oynayan Hasan Ali’nin defansif anlamda yaşadığı sıkıntılar, tamamiyle önünde oynadığı partnerlerin bir türlü istikrar yakalayamamasından kaynaklı. Sürekli değişken sol açık futbolcuları Hasan Ali’nin daha fazla efor sarfetmesine neden oldu. Bu durum zaman zaman Hasan Ali’nin zayıf ve hatalı futbol oynadığı gösterdi.

Egemen Korkmaz: Geldiği dönemde mücadeleci futbolu ve hırsıyla Lugano’nun yerine Yobo ile iyi birer ikili olabileceğini düşünmüştüm. Hava toplarında ki hakimiyeti ve fiziki olarak diğer defans oyuncularından biraz daha ileride gözüküyordu. Fakat, ortaya koyduğu performans itibariyle çok fazla ilk 11’de fırsat bulamadı. 7 ilk 11 maçına çıkan Egemen Korkmaz bu fırsatı iyi değerlendiremedi. Yine de ikinci yarıda takımın defansif anlamda güven verebilecek oyuncuları arasında olabilmek için iyi bir ikinci yarı hazırlık dönemi geçirebileceğini düşünüyorum.

Bekir İrtegün: Sezonun flaş ismi oldu. Avrupa kupası ve lig maçlarında ortaya koyduğu performanslarla bizleri şaşırttı. Zaman zaman yaptığı basit hatalarla “Bekir işte…” dedirten fakat genel olarak iyi performans gösteren Bekir İrtegün, ilk yarı itibariyle takımı için elinden geleni değil fazlasını sahaya yansıtmaya çalıştı. İlk 11’de oynadığı 13 lig maçının en az 10’unda kendisinden beklenenin üstünde futbol oynamıştır.

Joseph Yobo: Defansın en güvenilen ismi. Peki buna kendisi cevap verebiliyor mu? Defans bölgesinden oyun kurabilmeye çalışmasıyla beni benden alan bir isim. Bu becerisi olmamasına rağmen bunu sürekli denemeye çalışıyor. İlk yarı itibariyle Bekir İrtegün ile iyi birer ikili oldular. Daha iyi olabilirler mi? Mümkün değil. İki futbolcu da ilk yarıda iyi sayılır performans göstermelerine rağmen yaptıkları kademe hataları ve ileri çıkışlardaki basit top kayıplarıyla anlaşamadıkları bir kez daha tekrarladılar. Yobo ilk yarıda 13 maça çıkan ve ilk 11’de forma şansı bulan Yobo için; şu an bulunan kadro içerisinde yeri değişmeyecek birkaç isimden biri diyebiliriz.

Gökhan Gönül: Benim için ilk yarıda ortaya koyduğu performans hayal kırıklığı oldu. Kafasında bir şeyler yaşıyor. Takımın üzerindeki baskı ve taraftarların tepkisinden en fazla etkilenen isimlerin başında geliyor. Kendisini sadece sahadaki futbola odaklayabilirse, geldiği günden beri takımın en iyilerinden olan Gökhan Gönül’ü ikinci yarı itibariyle yeniden sahaya yansıtacaktır. Alternatifi olmaması kendisi için en büyük handikap. Çok fazla maça çıkarak yıpranması bir süre sonra oyununa yansıyor. Yine de benim kadroda en güvendiğim isimler arasındadır.

Serdar Kesimal: Alındığı günden beri aklımda hep “ne için geldi acaba?” sorusu var. Sakatlık dönemi yaşaması beklentilerin altında kalmasına neden olmuş olabilir. Fakat, fırsat bulduğu 3 karşılaşmada da gördük ki Fenerbahçe defansı için aranan isim değil. Bir defans oyuncusu kaleye 55-60 metre mesafede rakip hücum oyuncusuna sırtı dönük şekilde faul neden yapar? Serdar Kesimal bunu çok güzel şekilde yapıyor. Dediğim gibi belki sakatlık onu bu duruma getirdi. Bilemiyorum. Yalnız benim için; Yobo-Bekir-Egemen üçlüsü dışında Fenerbahçe defansına adapte olabilecek performans sergileyemedi.

Orhan Şam: İlk yarı da çok fazla şans bulamadı. Gökhan Gönül’ün alternafi (gibi) olabilir mi? Daha çok çalışması lazım. Yine de fırsat alabildiği sürece elinden geleni göstermeye çalışıyor. Bu yeterli değil. Fakat, eldeki malzeme bu kadar…

Mehmet Topal: Kimilerine göre yapılan transfer büyük bir çalım(!) kimilerine göre de Emre’nin yerine bu mu oynar? Dedirtti. İlk yarıda aldığı süreyi düşünürsek, elinden geleni göstermeye çalıştı. Ben çok fazla Mehmet Topal yanlısı biri değilim. Özellikle, Emre’nin yerine alınması büyük hayal kırıklığı. O boşluğu dolduracak tarzda bir isim değil. Kişisel düşüncem ilk yarı itibariyle iyi oynamıştır. Fakat, yerine Selçuk Şahin’de oynasa aynı istatistikleri yakalayabilirdi.

Raul Meireles: Kim? Nasıl? Ne şekilde? Meireles’i getirdi tebrik etmek lazım. Transfer denildiği zaman bu şekilde yapılabiliyorsa yapılmalı. Transfer yapmak için değil takım için dengeleri bozmadan “cuk” oturacak transfer yapılmalı açıklamasının karşısına Raul Meireles’i yazabiliriz. Geldiği günden beri ortaya koyduğu performansla Fenerbahçe orta sahasının en iyisiydi. Çevresinde ve önünde oynayan futbolcular biraz daha Meireles’in futbol dilinden anlayabilselerdi şu an çok daha etkili ve üretkenliği fazla olan bir Fenerbahçe izlemiş olurduk.

Miroslav Stoch: Ne yazalım arkadaş için? Ne diyelim? Daha ne kadar pohpohlayalım? Daha ne kadar “hadi koçum sen yaparsın” diye sırtını sıvazlayalım? Bir insanın içinde eğitim ve çalışma şevki yoksa ne kadar beklersen boşa beklemiş olursun. Bu durum bana göre Stoch için geçerli. Oynadığı karşılaşmalarda çevremdekilerle geçen konuşmalarda “Stoch sahada mı abi? Nerede bu adam?” sorularına “Taç çizgisinin dışına bakın görürsünüz” cevabı vermekten sıkıldım. Şapkadan tavşan çıkartan Stoch gitti yerine korkan, top almaktan çekinen ve kullanmaktan çekinen bir adam geldi. İkinci yarı düzelir mi? Çıkmadık candan ümit kesilmez a dostlar.

Milos Krasic: CSKA dönemindeki Krasic’i bekleye duralım, bizim elimizdeki Krasic top ezmeye devam etsin. Aykut Kocaman’ın belki de en fazla güven ve inanç duyduğu transferlerden biri. Oynatmak istediği futbola iki uygun kanat oyuncuları da (Stoch-Krasic) hocalarını yanıltmaya devam ediyor. Diyebiliriz; sakatlık dönemi geçirdi toparlaması zaman alır. Bir futbolcu sakatlık yaşadıktan sonra kendine iyi bir şekilde bakıp, fizyoterapilerini sağlıklı bir şekilde geçiriyorsa; sorunsuz geri dönüş yapar. 2-3 maç da “maç idmanını” atlatır ve yavaş yavaş vites yükseltir. Fakat, Krasic hep 1. viteste motoru bağırtmaya devam ediyor. Yakında şanzımanı dağıtacak haberi yok(!)

C.Baroni: Gamsız diyoruz da şöyle bir istatistiklerine bakıyorum, fena değilmiş diyebiliyorum. Fakat, sorun bu değil. Sorun, sorumluluk almaması. Mücadeleden kaçması. Formasını yeteri kadar ıslatmaması. Benim düşüncemde oynadığı yerin adamı bile değil. Orta saha ve hücum bölgesi arasında köprü görevi yerine yaptığı iş; stabilize yol olmak. İlk yarı itibariyle istatistiklerini baz alarak konuşursak; takımın en iyilerinden. İstatistikleri göz ardı ederek konuşursak; yeterli değil.

Caner Erkin: Sol kanatta denenmeyen isim kalmadı. Kuyt gibi biri bile sol kanat oynayarak; “yok artık LeBron” dedirtti. Bana göre mevcut kadro içinde Hasan Ali’nin önünde oynayabilecek tek isim. Zaman zaman hırsının kurbanı olsa da hücum bölgesindeki etkinliği diğer isimlere göre çok daha iyi. Ligin ikinci yarısına iyi hazırlanabilirse, Stoch’un ondan forma alma ihtimali çok düşük. Kişisel fikrim, sol kanadımız için biraz daha Caner’in üzerine gidilmeli. Başarılı olacağına inanlardanım. En azından korkak oynamıyor.

Dirk Kuyt: İlk yarı itibariyle takımın en iyi isimlerindendi. Ortaya koyduğu performans, sorumluluk alması ve liderlik vasfı ile iyi bir performansı geride bıraktı. Zaman zaman kendisinden beklenmedik performanslar ve hatalar yapsa da bunu telafi edebilmek için mücadeleden ve çalışmaktan kaçmadı. Bir futbolcu nasıl bu kadar profesyonel olabiliyor? sorusunun karşılığıdır. İkinci yarı itibariyle takımda en güvendiğim isimlerin başında geliyor. Biraz daha takım arkadaşlarının futboluna ayak uydurması gerekiyor.

Moussa Sow: Pozisyon-bitiricilik yüzdesi bu kadar yüksek bir ileri uç elemanını besleyememek? “Yaparım Bilirsin”. Geleceği dönem bir hayli heyecanlanmıştım. Sedan ve Lille’de forma giydiği dönemler “iddaa” takibi sayesinde Fransa ligi takibi yaparken, göze çarpan bir isimdi. Özellikle, Lille performansıyla -nasıl oldu da bize geldi- bile demiştim. İlk yarı itibariyle bana göre takımın en iyisiydi. Mücadele eden sürekli çabalayan ve top almak için bir taraflarını yırtan Sow, kanatlardan biraz daha destek görürse onu durdurabilecek bir defans oyuncusu daha Süper Lig’de yok. Ligin ikinci yarısında ve Avrupa kupası maçlarında Fenerbahçe için en fazla ihtiyacı olacak isimlerin başında Sow geliyor. Bu ihtiyacı karşılaması için biraz daha arkadaşlarından destek görmeli.

Selçuk Şahin: Orta alan futbolcusu denildiği zaman akla ilk olarak Selçuk Şahin geliyor. Hücum oyununda %73’e varan orta alan futbolu ve defansif oyunda %52’ye varan orta alan futbolu her şeyi açıklıyor. Orta alana çivilenmiş bir isim Selçuk Şahin. Şu an kadroda olan Mehmet Topal’dan neyi eksik Selçuk Şahin’in… Şaka bir yana bana göre daha fazla ilk 11’de şans bulabileceğini inandığım Selçuk Şahin için, ligin ikinci yarısında işler çok daha farklı olacaktır. Hazırlık döneminde Mehmet Topal’dan formayı kapmasına şaşırmamak lazım.

Sezer Öztürk: Kimse kusura bakmasın; Benim için Özer Hurmacı’nın gol atarak başlayan versiyonu. Şu an orta sahada oynayan futbolcularından artısı olmalı ki kendisine yer bulabilsin. Çoğunuz ilk görüşüme karşı çıkacaksınız. Fakat, benim düşüncem bu yönde. Oynadığı zaman başarılı olamaz gibi bir düşünce içinde değilim. Yanlış anlaşılmasın. Sadece, olsa da olur olmasa da olur düşüncesini taşıyorum. İkinci yarıda rotasyon için kullanılabilecek bir isim.

Mehmet Topuz: Neredesin dayı? İlk 11 futbolcusu yaşadığı bir sakatlık dönemi sonrasında oldu sana “takım otobüsü” futbolcusu… Ya kendisini geliştirmiyor ya da artık gözden düştü. Bilemiyorum. Fakat, şampiyonluk yaşadığımız dönemde ortaya koyduğu performansı özler oldum. İkinci yarıda forma savaşı içinde olacak isimlerden. Bunda ne kadar başarılı olacak hep birlikte göreceğiz.

Bienvenu: Sow sakatlık yaşamadığı, gökten kara kar yağmadığı ve uzaylıların varlığı ispatlanmadığı sürece forma şansı bulması zor görünüyor. Büyük bir ihtimal de ikinci yarı başlarken yollar ayrılacak gibi gözüküyor. Umutlar içinde yapılan transfer sonrasında kendisine şans bulamadı. Çok fazla da şans bulamayan Bienvenu için ne desek boşa gidecek.

Semih Şentürk: Kendisi için içimden bir değerlendirme yapmak gelmiyor. Yaptığı katkılar ve hizmetler için teşekkür etmekten başka bir şey gelmiyor. Yol ayrımı için vakit geldi de geçti gibi gözüküyor.

Salih Uçan: Kendisi için çok şey yazmak ve söylemekten hep kaçınıyorum. Nazar değdireceğimden korkuyorum. 94 doğumlu ve şans bulduğu her karşılaşmada ağabeylerinden bir adım önde oynadı. İleride Fenerbahçe’nin orta sahasında sorun olmayacaksa karşısında Salih Uçan ismini yazmak lazım. Yönetim olarak büyük bir yanlışın içine girilmezse, uzun süre Fenerbahçe orta sahasında tek başına dev bir oyun oynayabilir. ALLAH nazarlardan saklasın kardeşimizi.

Recep Niyaz: Salih Uçan ile birlikte büyük bir keyifle izlediğim tek isim. İkisinin olduğu Fenerbahçe orta sahası hayalleri kuruyorum. Gelişimlerini en iyi işleyebilecek isimle çalışmaları da en büyük avantajları. Aykut Kocaman ile birlikte gelecekte hem Fenerbahçe’nin hem de Milli Takım’ın orta sahası için vazgeçilmezler arasına isimlerini yazdıracaklarına inanıyorum.

******

Alınan puanı bir tarafa bırakırsak; genel olarak iyiye yakın performans gösterdik. Takım genelinde inişli-çıkışlı performanslar olmasına rağmen yine de yarış içerisinde olmamız büyük bir şans. Aykut Kocaman’ın artık ligin ikinci yarısıyla birlikte sadece takımla ilgilenecek olması sevindirici. 2 senedir takımda işi olmamasına rağmen yapmadığı görev kalmadı. Bir türlü takımla ilgilenmek için uzun zaman yakalayamamıştı. Şimdi sadece zamanını takıma ayıracağını düşünüyorum. Tabi buna yönetim fırsat tanıyabilirse… Eğer, yine aynı işleri yapacak ve her olumsuzluğun karşısında tek başına duracaksa… Cehennemde yakılmaya çalışan takımın ateşine atılan odun ve köze sadece kendisi elini uzatarak engel olmaya çalışacaksa; işimiz yine zor. Ben hep güvendim. Yeri geldim eleştirdim. Fakat, o’na olan inancımı kaybetmedim. Sevinç ve üzüntü ortak. Ya hep birlikte sevineceğiz ya da hep birlikte üzüleceğiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fenerbahçe Yeni Sezon Formaları / 2012-2013

2012/2013 Fenerbahçe Formaları  2012/2013 Efsane Çubuklu Forma   2012/2013 Arma Forma 2012/2013 Gölge Kanarya Forma

Arsenal İç Saha Forması / 2012-2013

 

Futbol Ve Siyaset İlişkisi

Siyaset ve spor ilişkisini farklı açılardan incelemek mümkün. Bunları kategoriler halinde incelemek bir hayli uzun yazılar ve vakit harcamamıza neden olabilir. Biz, siyaset - futbol ilişkisini 3 gerçek örnekle açıklayalım; Aslında herkesin çok yakından bildiği bir konu. Siyaset ve spor denildiği zaman akla İtalya'nın gelmesi çok doğal bir durum gibi gözükmekte. Her siyaset liderinin futbolla yakından ilgilenip bu anlamda büyük bir kitleye hitap etme çabası uzun senelerdir görülmüş, en kolay politika araçlarından biri olmuştur. Bunun en güzel örneğini; 1986'da AC Milan başkanlığına gelen medya patronu Silvio Berlusconi'yi gösterebiliriz. 1979'dan Berlusconi döneminin bir kısmını içeren sürekli rüşvet skandallarıyla çalkalanan AC Milan'ın bir Avrupa devi haline gelmesi ve bunun sonucunda Berlusconi'nin İtalya Başbakanlığı'na uzanan süreç en güzel örneklerden biridir. Berlusconi, AC Milan'ı ne kadar yükseğe taşıdıysa kendisi de siyasette o kadar mesaf